Çanakkale’nin Evladı

Yaklaşık 6 aydır cephedeydik. En son takvime baktığımda tarih 13 Mart 1915’ti. Zaman algımı yavaş yavaş kaybediyordum, kendimi iyi hissetmiyordum. Savaşı kaybedeceğimiz apaçık ortadaydı İtilaf donanması boğazın dört bir yanını sarmış, bize doğru geliyorlardı. Bizim donanmamız ise çoktan gücünü yitirmiş, savunmamızı karaya hazırlamıştık. Üzerimize bombalar yağıyordu adeta intihar etmek için savaşa gidiyorduk.
Son umudumuz olan mayınlarımızdan yalnızca 26 adet kalmıştı. Cephedeki hiçbir asker rahat uyuyamıyordu. Ancak bir gece, Albay Cevat Çobanlı 26 mayını gizlice döşeme emri verdi. Deniz birliğimiz, Nusret Mayın Gemisi ile yola çıkmıştı. İtilaf Devletleri’nin donanmalarına yakalanmadan 26 mayını belli aralıklarla döşemeyi başarmışlardı. Tüm orduda, az da olsa bir umut belirivermişti.
Erteleri günlerde İtilaf donanmaları, işimizi bitirmek için taarruza geçti. Ancak mayınlardan habersizlerdi. Birçok İtilaf gemisi patlamaya ve devrilmeye başladı. Fakat dumanların arasından bir gemi belirdi. O anı dün gibi hatırlıyorum. Bir anda Ocean gemisi, hiçbir mayına yakalanmadan bize doğru geliyordu. Tüm ordu son duasını okuyordu. Tam o sırada bir ses duyuldu. Seyit Onbaşı, sırtında yaklaşık 300 kilo olan mermiyi topa koymaya çalışıyordu. Hemen yakındaki askerler yardım etti ve topu ateşlediler.
Top tam da Ocean’a denk geldi; gemi rotasını kaybedip bir mayına çarptı. İtilaf Devletleri’nin hiçbir gemisi boğazı geçememişti. Osmanlı Devleti, savaşta ilk defa bir cepheyi kazanmıştı. Tüm halkta bir zafer mutluluğu ve “Belki de savaşı kazanırız!” umudu doğmuştu. Aynı zamanda tüm dünya anlamıştı: “Çanakkale geçilmez!”

(Visited 3 times, 1 visits today)