Çaba Sarf Etmek

Zengin olmanın çoğu zaman marifet olduğu bu dünyada Emma adında bir kız çocuğu dünyaya gelmişti. Anne ve babası birer iş insanıydı ve işlerinde oldukça başarılıydılar. Doğuştan şanslıydı çünkü bir ailesi, barınacak bir evi ve karnını doyuracak parası vardı. Dünyaya şanssız gelen ailesinden şiddet gören, zorla dilendirilen çocuklar gibi olmayacaktı.

Yıllar geçti, zaman aktı. Emma on dört yaşına geldi. Liseye başlama zamanı gelmişti. Ailesi onu yaşadıkları yerin en kaliteli ve pahalı okuluna gönderdi. Bu okula kızları kendi girememişti çünkü ailesinin varlığına güvenerek derslerine önem vermiyordu. Liseye başlamasıyla ailesi artık ona güveniyor, ciddiyeti farkında olduğunu düşünüyorlardı.

Bir ay sonra okula başlamıştı. Dersleri ortaokuldaki gibiydi. Eline kalem sürmüyor, arkadaşlarıyla vakit geçirmek için okula gidiyordu. Emma’nın kendine özel bir arkadaş çevresi vardı. Tüm arkadaşları kendisi gibi varlıklı ailelerin çocuklarıydı. Bu çocukların hepsi bu okula ailelerinin sayesinde girmişlerdi.

Okul yılının ortalarına gelmişlerdi artık. Emma’nın dersleri günden güne kötüleşiyor, her dersten uyarı alıyor atılacağı konusunda tehditlere maruz kalıyordu. Kulak asmıyordu, ailesinin onu bir şekilde okulda tutacağına inanıyordu. Ailesi bu konudan zamanla bunalmıştı. Okula ekstradan para veriyorlardı kızlarının okulda kalması için. Lise yılları ailesinin çabasıyla ve parasıyla nihayetinde bitti. Maddi durumları gittikçe kötüleşiyordu, artık zengin değildiler. Kızlarının bir sonraki sene üniversiteye başlaması gerekiyordu. Fakat yıl boyunca eline kalem sürmeyen bu kızı hangi okul kabul edecekti? Annesi babasına üç ay içerisinde çok sıkı çalışıp, çok çaba sarf edip parayı kazanmaları gerektiğini tembihledi. Baba karşı çıkamadı çünkü ne kadar kızları suçlu olsa da onun üzülmesini istemiyordu.

Üç ay boyunca sabah akşam çalıştılar. İş yerlerinde sabahladılar, bazı geceler çalışmaktan eve gelemediler. En sonunda başardılar. Kızlarının iyi bir üniversitede okuması için gereken parayı biriktirmişlerdi. Emma maddi durumları kötü iken yaşadıklarını sindirememişti. İlk defa zorluk çekiyor, istedikleri olmuyordu. Hayatı boyunca eller üstünde tutulmuş bir çocuk olarak kötü maddi durumlarını kabul edememişti. Ailesinin sabah akşam çalıştığını gördükçe kendini suçluyordu. Okul yılının ve ailesinin kıymetini bilmediği için pişmandı.

Son eğitim durağı üniversiteye başladı. Dört yıl boyunca eskiden yaptıklarının pişmanlığıyla çok çalıştı. Anne babasının onun için çabaladığı gibi ders çalışırken sabahladı. Dersleri muhteşemdi, çabası kendini göstermişti. Sonunda üniversite de bitti. Öğretmen olmak istiyordu çünkü eskiden kendisi gibi olan öğrencileri “ağaç yaşken eğilir” düşüncesiyle küçüklüklerinden eğitmek istiyordu.

Hemingway’in de dediği gibi “Hayattaki en güzel şey, tüm kusurlarınızı bilmesine rağmen sizin hala muhteşem olduğunuzu düşünen birisi olmasıdır.” Tıpkı Emma’nın anne ve babasının onun kusurlarını bilmelerine rağmen onun muhteşem olduğunu düşünmeleri gibi.

(Visited 116 times, 1 visits today)