Yıl 1992’ydi. Laboratuvarımda geliştirmekte olduğum makine için parça almaya çıkmıştım. Geri döndüğümde, satıcının bana yanlış poşeti verdiğini fark ettim. Neyse ki ihtiyacım olan malzemeler de poşetin içindeydi. Çalışmaya başladım ve saatler geçtikten sonra sonunda makineyi bitirdim. Denemek için makinenin içine girdim ve gözümü açtığımda kendimi başka bir zamanda buldum.
Nerede olduğumu anlamaya çalıştım ve hemen yanımda bir adam gördüm. Tarih öncesinde olduğumu hissettim. Evet, gerçekten de öyleydi; ben Maya İmparatorluğu’ndaydım. Eğer Maya İmparatorluğu’ndaysam şu anda Belize ya da Meksika’da olmalıydım. Hemen yeni bir zaman makinesi yapıp evime dönmeliydim. Tam yapmaya başlamıştım ki birisi gelip bilmediğim bir dilde bana bir soru sordu. Anladığım kadarıyla “Sen kimsin?” diyordu. Onu görmezden geldim ama beni alıp bir yere götürdüler. Bir de ne göreyim, zaman makinem tapınağın üstündeydi.
Onu almak için koştum ama bir adam beni durdurdu. Bana zaman makinemi göstererek bir şeyler dedi fakat yine hiçbir şey anlamadım. Sonra beni alıp makinenin içine koydu ve elime o zamanın aletlerini verdi. Hemen tamir etmeye başladım. Sonunda başardım; zaman makinemi tamir etmiştim ve bu sefer zaman ayarı da eklemiştim. Tam gidecekken adam bana bir takvim verdi ve bir yeri gösterdi. Onu duymazdan gelip hemen evime döndüm.
Geri döndüğümde ne göreyim, meğer beni resmedip yazıtlarında anlatmışlar. Sonra adamın dediği şeyi çeviriciye baktım; bana “Makine senin mi?” demiş. Ben de kafa sallıyor gibi görünmüşüm, bu yüzden beni götürmüş. Şu anda o adam sayesinde dünyanın en çok tanınan insanıyım.