Bugün üniversiteden mezun oluyorum. Artık kendime bir iş bulmam lazım. Bulacağım işi anneme sormak için metroya bindim. Yanımdaki kişi çok nazikti. Bana “sen iş arıyorsun” dedi. Yanımdaki kişiye nereden biliyorsun? diye sordum ve kadın, ben senin ilkokul öğretmeninim, hatırlamadın mı, dedi. Kadın, çok hızlı konuşmuştu, ne dediğini anlamamıştım. Sonra benim ineceğim durakta; kadına iyi günler deyip çıktım.
Annem, beni kapının önünde karşıladı. Elinde bir gazete vardı. Anneme: “Bu gazete ne diye sordum.” Annem, eczacılık işi dedi. Anneme olmaz dedim. Anneme, ben kafede çalışmak istiyorum, dedim. Annem çok şaşırmıştı. Eczacılık varken seni kafede çalıştırmam, diye bağırdı. Annemin sesi neredeyse tüm mahalleye dağılmıştı ve elinde sonunda annemin isteğiyle eczacı olacağımı biliyordum ama yine de şansımı denemek istedim.
Anneme lütfen bu benim hayatım. Bırak da kafede çalışayım dedim. Annem olmaz dedi. Sonraki gün annem beni çalışacağım yere götürdü. Herkes çok tanıdık geliyordu. Sonra hepsi ilkokul arkadaşım dedim, ama eczanenin patronu metroda konuştuğum kadındı. Aradan bir yıl geçtikten sonra işimden zevk almaya başlamıştım. İyi ki annemi dinlemişim dedim. Müşterim, ben senin lise arkadaşınım, bana azıcık ucuza satar mısın, dedi. Ben de olur dedim. Fark etmedim ki patronumun arkamda olduğunu…
Bana kovulduuuun diye bağırdı. Çalışanlar korkmuştu. Ortamda bir sessizlik oluştu. Ben de o sırada eşyalarımı toplayayım. Gitmiştim bile. Artık kafede çalışmaya başladım. Kafenin ilk gününde çok sıkılmıştım. Sonunda gün bitmişti. Eve gelince, uyumadan önce ‘Bunu yaptığıma inanamıyorum dedim ve bundan sonra annemi dinleyeceğime dair söz verdim.”