Kuş cıvıltıları, dalga sesi, tatlı bir rüzgar uğultusu ile gözümü açtım. Güneş son zamanlarda olduğu gibi tepeden gülümsüyor, içimi ısıtıyordu. Sahil kenarında uzanmıştım. Etrafta kimse yoktu sadece ben ve bir kaç tane martı vardı koca alanda. Yattığım yerde doğruldum tam tur etrafıma baktım. Arkaya döndüğümde birbirine girmiş gibi görünen ağaçlardan oluşan sonu görünmeyen orman vardı. Tek bakışımda yeşilin bir sürü tonunu görüyordum. Cazibesine kapıldım, kalktım ve oranın içine doğru yürüdüm biraz yürüdükten sonra geldiğim yöne doğru baktığımda göremiyordum. Sanki bir kapıdan geçtim de sonra kapanmış gibiydi. Umursamadım, yürüdüm, sonra yine bir ışık gördüm bu sefer geçip geçmemek konusunda bir tedirginlik yaşadım. Sonra cesaretimi topladım, geçtim ve yürüdüm. Ama keşke yapmasaydım..
Önüme bambaşka bir diyar çıktı sanki hiç görmediğim tatmadığım bir yerdi tedirgindim sonra yanıma biri geldi ama bir anda çok korktum. Çünkü resmen yanımdayken var oldu bana bir şeyler söyledi, bilmediğim, duymadığım bir dilde konuşuyordu. Ne yapacağımı bilmiyordum o an aklımda dilimde tek dönen şey de ” Bunu yaptığıma inanamıyorum”. diye söylenmek idi.