Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün çocuklara armağan ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın 103. yıldönümünü kutlarken benim içim biraz buruk.
“Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür bölünemez” diyerek vatanımızı savunmak ve bağımsızlığa kavuşturmak için Kurtuluş Savaşı’na katılan sayısız çocuk cephede ve cephe gerisinde büyükleriyle omuz omuza çarpışarak can verdi. Bunlardan en bilinenleri Fındıklıoğlu İbrahim, Sait Yalçın, Kısakürekzade Şahap, Etlioğlu Ahmet Duran, Şekerci Ökkeş, Çuhadar Ali, harbin en şiddetli zamanlarında mücahitlere mühimmat ve erzak taşıyan Bombacı Ahmet, Sarıkamış Harekatı’nda yatak çarşaflarından ve perdelerden kesilerek yapılan torbalara konulan mermileri sırtlarına bağlayarak jandarma erleriyle cepheye doğru yola koyulan ancak yakalandıkları fırtınada çığ altında kalarak şehit olan çocuklar ve daha niceleri isimsiz kahramanlar olarak tarihe geçti. Onlara sonsuz minnet ve şükran borçluyuz.
Peki Atatürk’ün “Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir” cümlesiyle başlayan Gençliğe Hitabesi’ni özümseyerek büyüyen ve sonrasında genç birer birey haline gelen çocuklara olan borcumuzu yeterince ödeyebiliyor muyuz? Onları yeterince koruyabiliyor muyuz?
Atatürk, vatanı ve milleti de bir bütün olarak görmüştür. Cumhuriyetin kurulmasından sonra ülkemizin hızlı bir şekilde gelişmesini sağlamak için çok sayıda devrim yapmış, devrimleri yaparken halkı bir bütün olarak düşünmüş, kadın-erkek, genç-yaşlı şeklinde ayırmamıştır. Hatta ülkeyi emanet ettiği gençler üzerinde özellikle durmuştur. Bunun nedeni de başarının birlikte sağlanacağına inanmış olmasıdır.
Genel tanıma göre “her birey on sekiz yaşına kadar çocuk olarak kabul edilir ve her çocuk vazgeçilmez haklara sahiptir”. Biz de her çocuğa bir birey ve bir bütün olarak bakmalıyız.
Evrensel çocuk hakları ise insan hakları kavramı içinde yer alır ve “kanunen veya ahlaki olarak, dünya üzerindeki tüm çocukların doğuştan eğitim, sağlık, yaşama, barınma, fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma gibi hakların hepsine doğuştan sahip olduğuna” işaret eder.
Çocukların doğuştan sahip olduğu bu hakların amacı aslında onları yoksulluktan, eğitim ve sağlık imkanlarının eksikliğinden, çocuk işçiliğinden, taciz ve istismarlardan, suça karışmaktan ve daha birçok riskten korumaktır.
Bu haklar evrenseldir ve ülkemiz için de geçerlidir. Öncelikle çocukların korunması ve haklarını kullanması gerekir. Korunduğunu, sahip çıkıldığını bilen, iyi eğitim alan, tıbbi desteğe ihtiyaç duyduğu her an ulaşabilen, yeterli, sağlıklı ve kaliteli gıda kaynaklarına erişimi olan, barınma konusunda endişesi olmayan, sevilen ve saygı duyulan bir çocuk kendini güvende hissedecektir. O güven hissiyle büyüyen çocuk kendine daha çok güvenecek, başarabilecekleri ve yaratıcılığı konusunda daha azimli davranabilecek, başka ülkelerdeki akranlarıyla kolaylıkla boy ölçüşebileceğini görecek, her alanda sınırlarını zorlamak ve başarıya ulaşmak için cesur adımlar atabilecektir.
Günümüzün modern şartlarında ülkemizde bu adımları atacak çocukların ve gençlerin sayısı ne kadar çok artarsa, ülkemiz de o kadar güçlenecek ve başarılı olacaktır.
Kaynaklar:
https://www.hurriyet.com.tr/galeri-cocuk-haklari-neler-cocuk-haklari-sozlesme-maddeleri-41667384/3
https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/kurtulus-savasinin-cocuk-kahramanlari/54988