Bir çocuk varmış. Kutu oyunu oynamayı, dışarıda koşmayı ve okula gitmeyi çok severmiş. Ocak ayına yeni girildiğinde herkes dışarıda bağırıp çağırmaya başlamış. Küçük çocuk ne olduğunu anlamamış. Bilmediği bir haber vardır diye haberleri açmış. Bir bakmış ki Çin’de yeni bir virüs ortaya çıkmış. Adı da (Covid-19) koronaymış. Çocuk şaşırmış ama dışarıdakiler kadar değil. Ne de olsa Türkiye’ye gelmemiş. “Hem insanlar virüs varken dışarı çıkıp başkalarını korkutuyorlar. Çok saçma!” diye mırıldanmış.
Aradan 1-2 ay geçmiş. Vakalar çok artmış. Bu virüs çok çabuk yayılıyormuş. En önemlisi, virüs Türkiye’ye de gelmiş. Çocuk da korkmaya başlamış. Herkes artık saçma bir şekilde evlerden bağırıyormuş. Bu da çocuğa saçma gelmiş.
Birkaç gün sonra vakalar ve ölümler fazlalaşmış. Okullar tatil edilmiş (bazı iş mekanları da). Çocuk evinde oyun oynuyormuş. Çok eğleniyormuş. Tabii ki dışarı çıkmayı da özlemiş. Uzaktan eğitim de başlamış. Çok kitap okuyormuş. Arkadaşlarıyla Skype’tan görüşüyormuş. Hemen virüsün bitmesini istemiş, umutluymuş, “Bugünler de geçer” diye geçirmiş içinden. Çin’de her yer karantina altına alındığından orada virüs biraz da olsa engellenmiş.
Çocuk 1-2 ay daha evde kaldıktan sonra, vakalar ve ölümler durmuş. Herkes mutlu olmuş. Virüsü yenmişler. Ertesi gün çocuk herkesin aşağıda oyun oynadığını görünce o da inmiş. Ama çocuk için tek bir sıkıntı varmış. Virüs yaz tatilinde bittiği için okul hala tatilmiş. Okul tatilinin bir an önce sona ermesini ve okula gitmeyi istiyormuş. Sabrettikten sonra okullar açılmış ve çok sevdiği okuluna devam etmiş.
Sağlıklı günlerde buluşmak dileğiyle…