Gözlerimi açtığımda kendimi yatakta yan dönmüş bir şekilde buldum. Saati öğrenmek için telefonum ekranının açtığımda kısa süreliğine beynim durmuş gibiydi çünkü kalkmam gereken saatten yarım saat daha geç kalkmıştım ve işe geç kalacaktım. Takım elbisemi giymeye çalışırken bugün hayatımın en önemli toplantısının olduğunu hatırlayıp dosyamı alıp çıktım. Otoparka gelince şok geçirdim. Arabamı bir günlüğüne kız kardeşime bıraktığımı unutmuştum. Bu yüzden işe otobüsle gitmem gerekecekti. Karşıma çıkan insanların arasından geçerek otobüs durağına doğru koşuyordum ki arkamdan: “Bayım bir şey düşürdünüz!” diye bağıran birini duydum.
Arkama dönüp yere baktım. Bir kâğıt parçası cebimden yere düşmüştü. Bir adres ve altında not yazılıydı: Bu adrese gel. Kâğıdın arkasını çevirdiğimde ise bir tarih ve saat yazılıydı: bugünün tarihi ve saat yedi buçuk. Bana bağıran adama bakmak için kafamı kaldırdığımda bir adam yanıma yaklaşarak: “Siz yürürken bir şey düştüğünü fark ettim. Bulabildiniz mi?” dedi. Adama kâğıdı göstererek teşekkür ettim ve bu kâğıdın benim cebime nasıl girdiğini çözemeye çalışırken, kâğıdı cebime tıkıştırıp otobüsün yaklaştığı durağa doğru koştum ve sıraya girdim. Otobüse binip saate baktığımda dokuzu iki geçtiğini gördüm. İş yerimle evimin arasında çok bir mesafe yoktu fakat otobüsle normalde gittiğimden daha uzun sürecekti. Neyse ki toplantıya beş dakika kala otobüsten indim ve uçarak iş yerime gittim. Tam dokuz buçukta toplantıdaki yerimi almayı başarmıştım.
Toplantı iki saat sonra bitmişti ve her şey yolunda gitti. Toplantıyı yaptığımız şirket, ortaklık teklifimizi kabul etmişti ve ben de bu durumdan gayet memnundum. Odama geçip kendime bir çay ile sandviç söyledim. Kahvaltımı edince her zamanki iş tempoma geri döndüm ve öğle yemeği molasına kadar hiç ara vermedim. Yemek için dışarı çıktığımda masada oturup yemeğimi beklerken bugünün ayın yirmi biri olduğunu fark ettim ve bu sabah cebimden çıkan kâğıt aklıma geldi. Kâğıt ve üstünde yazanlar daha gizemli bir hâl almıştı benim için çünkü bugün benim doğum günümdü.
Hiç doğum günü mesajı var mı diye telefonuma baktım ama ne arama ne de mesaj vardı. Her ne kadar biraz üzülsem de daha saat on iki buçuk olduğu için ve benim gibi herkesin bir işi olabileceğini kendime hatırlattıktan sonra önüme gelen yemeği yemeye başladım. Yemeğimi yerken sabahki kâğıdın nereden cebime gelmiş olabileceğini düşünmeye başladım. Yazıyı tanıyor muyum diye bakmak için kâğıdı cebimden çıkardım ve yazıyı incelemeye başladım. Yazı nedense çok tanıdık geliyordu ama kimin yazısı olduğunu çıkaramadım. Kâğıdı cebime koyduktan ve hesabı ödedikten sonra iş yerime geri döndüm.
Bugün şansıma(!) saat yediye kadar mesai yapacaktım ve akşama hiçbir planım yoktu tabii kâğıttaki yere gitmek dışında. Akşam mesaim bitince kâğıda tekrar baktım ve yazının kız kardeşimin yazısı olduğunu fark ettim ve kâğıdı da iki gün önce bana uğradığı zaman ceketime, bugünkü toplantıda hangi takımı giyeceğim hakkında ondan fikir aldığımdan neyi giyeceğimi biliyordu, koymuş olabileceği aklıma geldi. İşte şimdi her şey daha anlaşılırdı ve büyük ihtimalle yazılan adres doğum günümü kutlamak için ayarladığı bir yer olmalıydı. Adrese gittiğimde haklı olduğumu ve kardeşimin bana sürpriz bir parti hazırladığını gördüm. Bugün kesinlikle hayatımın en güzel günüydü.