İnsan elde ettiği başarılar sonucunda çevresinde “ödül” adı altında ilgi ve alaka arayışına girer. Eğer kazandığı zaferler ve üstesinden geldiği zorluklar fazlasıyla çetrefilliyse bu ilgiyi boş her vaktinde hakkında övünerek artırmaya çalışır. Peki kimine göre alçakgönüllük erdemlerin en büyüğüyken yani “Büyüdükçe küçülmek gerekir”ken kimileri ise gösterilen tevazunun saçmalıktan öteye geçmediğini savunur.
Peki alçakgönüllü olmanın yanın sıra insan kendi sesini de hep duyurup varlığının hep hissedilmesini sağlayabilir mi?
İşte bu sorunun cevabına iki farklı düşünürden iki farklı görüş var.Bu durumda “Kendine değer biçmek insanın saygınlığını artırır.” diyen Nietzsche mi yoksa “Alçak gönüllülük insanın erdemini yüceltir.” diyen Yunus Emre mi haklı ?
İnsan elbette alçakgönüllü olmalı lakin ben kişinin kendi değerini çevresine kabul ettirdiğine inananlardanım. Çünkü kişi yaydığı enerji, zaman zaman yerinde bahsettiği başarıları sayesinde tanınır ve kısa bir süre içinde insanlar kendisi hakkında “ön yargı” adı verilen belli çıkarımlarda bulunurlar. Bu çıkarımlarsa karşıdan maruz kalınan davranışları etkiler.
Montaigne “Denemeler” adlı kitabında “…İnsanın kendini anlatmasından daha zor ve.daha yararlı bir şey yoktur…Kendinden söz etmek her zaman kendini övmek gibi görünür , kendini övmekse herkesin zıddına gider ama kendinden söz etmeyi yasak etmek çocuğun burnunu silecek yerde burnunu koparmak olur…Kendini olduğundan az göstermek tevazu değil budalalıktır; kendine değerinden az paha biçmek korkaklıktır, pısırıklıktır.” sözlerine yer vermiştir. Bu sözlerden konu hakkındaki görüşe ulaşmak mümkündür.
Peşinden bunca koşulan, uğruna halden hale girilen değer nedir? İnsan niçin etrafındakilerin onayını hayatının merkezine koyarken benliğini ,sınırlarını gölgeler fakat geriye bakmak istediğinde kendisi ortalıkta yoktur, sahnede yalnızca birilerinin istekleri uğruna hayat adındaki maratonu koşan bir atlet vardır.
Kendine güvenen kişinin muhtaç olduğu ilgiyi almak için uğraşmasına gerek yoktur, çünkü “Elmas çamura da düşse elmastır.”
Birçok bakış açısıyla işlediğimiz metne farklı bir yönden daha ışık tutmaya ne dersiniz?
Kişi neye göre kendini rakiplerinden daha üstün görür ya da kimleri kendine “rakip” olarak seçer?
Rakip, şahsın imrendiği özellikleri kendinde hali hazırda bulunduradır. Genelde hakkında konuşulandır, ortamda dikkatleri konuda üstüne toplayandır.
Kısacası değişkenlerin her şeyi kökünden etkilediği dünyada en büyük rakibimiz kendimiziz ve kazandığımız başarılarla gurur duymak, bunları ego çizgilerini aşana kadar dillendirmemizde de bir sakınca yoktur.