Bu Bir Yardım Çağrısı mı Yoksa Bir Rica mı?

Her sabah olduğu gibi saat tam 6’da uyanmıştım, her sabah olduğu gibi önce terliklerimi giydim, umutsuz ve bezgin bir şekilde yatağımdan aynı şekilde kalktım. Çalar saatimin kulak tırmalayıcı sesi her ne kadar bana huzursuzluk verse de o yataktan kalkmam gerekiyordu, çünkü bu benim ‘’amacımdı‘’.

 

Hayatım boyunca böyle yaşamıştım ve alıştığım şey buydu, bunu ne değiştirmeye ne de bu döngüyü bitirmeye çalışmıştım. Her gün yaptığım gibi dişlerimi fırçaladım, saçlarımı taradım ve düzgün, temiz duran kıyafetlerimi seçip giyindim. Saat tam 7’de postama bakıp, sabah gazetemi kapının önünden, kirli paspasın üstünden aldım. Gazeteyi almak için eğildiğimde yüzüme çarpan soğuk havadan tiksinip hızlıca doğruldum, tek bir hamleyle kapıyı kapatmak üzereydim ki gözüm kaldırım kenarında yürüyen teni ayın beyazıyla aynı renk, dudaklarıysa damarımda akan kanın kırmızısı olan, gözleri parıl parıl parlayan bir kadın gördüm. Ona kaç saniye kadar baktığımı bilmiyorum ama ona baktığımı fark etmiş olacak ki başıyla hafifçe selam verdi. O anda tüm hayatım boyunca hissettiğim monotonluk hissi, baymışlık ve bıkmışlık hissi bir anda kayboluverdi. O anda her şeyimi bırakıp o kaldırımda o kadınla beraber yürümek ve nereye gitmek isterse oraya gitmek istedim. Aceleyle ne yapmam gerektiğini düşündüm çünkü onu bir daha asla göremeyebilirdim ve bu benim sonum olurdu. Aklıma gelen ilk şeyi yapıp kapımı bile kapatmadan güzel kadının yanına koşturdum. Nazikçe omzuna dokundum, bana çevirdiği yüzüne sonsuza dek bakabilirdim fakat bu imkansızdı. Birkaç saniye öylece durduktan sonra elimdeki gazeteyi ona uzattım. Hiç bir şey söylemedim, o da söylemedi, sadece sustuk ve gözlerimizle anlaştık. Gülümsedi ve elimdeki gazeteyi aldı. O anda onu tekrar göreceğimi biliyordum.

 

Aradan bir ay geçti sonra üç ay daha sonra tam altı ay geçti. Altı aydır onu ne görebilmiştim ne de duyabilmiştim. Her sabah aynı saatte dışarı çıkıp bir saat boyunca etrafı izlerdim belki onu tekrar görürüm diye umutlanıp dururdum fakat nafile. Fakat uyandığım o aynı günlerden birinde içimden, onun yürüdüğü o kaldırımı takip etmek geldi. Yatağımdan fırlayıp o gün onu gördüğüm gün giydiğim montu aldım ve kapıdan aceleyle çıktım. Ayaz ellerimi kesercesine üşüttü ve ellerimi cebime koyma ihtiyacı hissettim. Tam o anda buruşmuş bir kağıt parçası elime ilişti. Heyecanı göğüs kafesimin içinde, avuç içlerimde hissediyordum. Kağıdı cebimden çıkarttığımda üstüne ‘’Hemen beni ara’’ yazıyordu. İçimdeki umutsuzluk ve korku tüm vücuduma yayıldı. Bu bir yardım çağrısı mıydı yoksa bir rica mı? Fark etmezdi, onu asla bulamayacaktım o ay yüzlü güzel kadına ne olduğunu bilmiyorum ama şuan bile zihnimin en derinlerinde, bana bakıyor ve beni dinliyor.

 

 

 

(Visited 10 times, 1 visits today)