İçinde düzen olmayan bir dünya düşünün. Baştan sona kurtulamaz bir dengesizliğin içine batmış bir dünya… Şimdi de böyle bir yerde yaşayabilmenin mümkünatını düşünün. Durun ben söyleyeyim, imkansız. Yeryüzünde belki de en çok ihtiyacımız olan şeydir düzen. Onsuz ne bir ülke düzgün işleyebilir, ne de bir ev. Öyleyse bu düzenin sağlanması için de birtakım şeylere ihtiyaç vardır. İşte burada da insanların oturttuğu sistemler devreye giriyor. Bu sistemler ise dallanarak her türlü konuya değiniyor. Bugün bahsedeceğim şey ise günümüzde en çok sorun yaratan sistemlerden biri: eğitim ve iş.
Şüphesiz ki ülkemizde hayallerine kavuşmayı bekleyen ve bunun için çaba sarf eden milyonlarca genç öğrenci var. Bu öğrencilerin büyük bir çoğunluğu istediği mesleğe kavuşmak için yıllarını verip üniversite sınavına hazırlanıyorlar. Yıllar dediğimiz de az değil, hatrı sayılır bir sayı: tam 12 yıl. İşte böyle daha çocukluklarında başlıyorlar hedef koyup çalışmaya. Ardından gittikçe daha fazla çalışmaya ve daha fazla ciddileşmeye başlıyorlar, gittikçe kendilerini daha yoğun bir tempoda koşuyor halde buluyorlar. Vakti geldiğinde de sınav salonunda ter dökerek rakipleriyle yarışıyorlar. Burada öğrenciler ikiye ayrılıyor: üniversite okumayı düşünmeyip başka işlere yönelenler, ya da istediği veya tutturduğu bölüme kaydolup hayatına yeni bir sayfa açanlar. Ardından yine yıllar süren, detaylı, ağır, zor ve bir o kadar da uğraştırıcı üniversite dönemlerinden geçerek eğitim hayatlarını noktalıyorlar. Peki ya sonrası?
İşte asıl bomba burada patlıyor. Çünkü ne yazık ki pek çok genç 12 yıldır hayalini kurduğu ve üstüne yaklaşık 5 yıl da eğitimini aldığı dalı bir çırpıda harcayarak bambaşka alanlara yöneliyor. Böyle olunca da bütün eğitim ve yerleştirme sistemi, dolayısıyla da iş sistemi tamamıyla kayıyor. Ülkedeki düzen bozulmaya başlıyor. Aslında bu çok basit bir döngü halinde ilerliyor:
- Üniversitede kendi dalını bitiren çocuk iş arayışına giriyor
- İlgilendiği dalda istediği gibi bir iş bulamıyor
- Başka bir alana kayıp tamamen bilgisiz olduğu bir konuda işe giriyor
- Yeni girdiği işin alanında üniversite okuyan çocuğun yeri dolduğu için o çocuk da başka bir alana yönelmek zorunda kalıyor ve bu döngü böylece devam ediyor.
Yani sonuç olarak yanlış yönelim yapan kişiler dolayısıyla herkesin düzeni kayıyor ve ortaya alakasız bir tablo çıkıyor.
Olayın daha da içine girdiğimizde bunun önemli sebeplerinden birinin “aile faktörü” olduğunu anlıyoruz. Maalesef ki pek çok aile çocuğunu okuttuktan sonra aile şirketlerinde çalışmaları için veya daha iyi kazanabileceği bir işe sokmak için türlü yollara başvurarak onları diğer alanlara sürüklüyorlar. Yine bu da yukarıdaki döngüye katkı sağlıyor.
Evet şu an elimizde bozulmaya yüz tutmuş problemli bir sistem var. Peki bu durumun geri dönüşü var mı? Elbette böyle bir hale geldiysek bunun bir geri dönüşü vardır. Bu konuda verebileceğim birkaç önerim var:
- İşsizlik sorununu yenmek için öncelikle çalışan kontenjanları artırılmalı.
- Aileler ve öğrenciler bu konu hakkında bilgilendirilmeli.
- Alanının dışında bir işe girmek isteyenlere değil, o alandaki kişilere öncelik tanınmalı.
Ve tabii ki bunların üzerine daha bir sürü öneri ekleyebiliriz.
Sonuç olarak şu anda varolan sistemi bozarak daha fazla karışıklık, daha fazla işsizlik sorunu çıkarmak yerine insanları kendi alanlarına yönlendirmeliyiz. Böylece oluşan veya oluşacak olan düzen bozukluklarını engellemiş oluruz.