Ülkemizde insanların sanata hakettiği değeri verdiği pek de söylenemez ve birçok kişi de bu konuda benimle aynı fikirdedir diye düşünüyorum. Başarıyı “matematik bilgisine sahip olmak” ile bağdaştıran bir düşünce yapısına sahip olan insanların arasında sanat yönünüzü kullanarak kendinizi öne çıkarmanız oldukça zor ve yıpratıcı. Durum böyle olunca sanata yatkın insanlar kendilerini masa başı işlerde çalışmak zorundaymış gibi hissedebiliyorlar. Peki bu ve bunun gibi durumların önüne geçmek için hiç mi yol yok derseniz, elbette ki var.
Her ne kadar insanımızın bakış açısını değiştirmek kolay olmasa da temelden, yavaş yavaş değişimi başlatabiliriz. Burada temelden kastım tabi ki de eğitim. Zaten insanların matematik gibi derslerin diğer bir çok şeyden -başta sanat ve sosyal beceriler olmak üzere- üstün ve önemli olduğunu düşünmelerinin asıl sebebi de maruz kaldıkları eğitim şekli. Günümüz de dahil olmak üzere çok uzun zamandır sanat geri planda kalmaktadır. Hayatımızda çok büyük etkilerini görebileceğimiz birçok değerlendirmede yalnızca sözel ve sayısal zekamız test ediliyor. Eğer bir birey bu değerlendirmelerde başarısız olursa toplumda bir beceriye sahip değilmiş gibi yargılanır. Sanata ilgisi olan çoğu insanda bu yargılama güven kırıyor ve kendilerinin başarısız olduğuna inanabiliyorlar. Fakat bu tamamen yanlış.
Daha önceden de dediğim gibi, bir değişim başlatmak için temele inmeliyiz. Temele indiğimizde göreceğimiz şey ise sanata yatkın olan bireylerin baskılanması olabilir. Okul öncesi dönemlerde ve ilkokul yıllarında buna pek rastlamasak da biraz daha ileri gittiğimizde öğrencilerin “boş işler”le uğraşmalarındansa ders çalışmaları için sürekli bir baskıya maruz kaldığını söyleyebiliriz. Bu durum belki her birey için geçerli değildir belki, bunun sebebi de yine ailelerin temeline bağlanıyor. “Boş işler” kısmına geri dönecek olursak burada kastedilen tahmin edebileceğiniz gibi sanatsal aktiviteler. İnsanların bunu boş iş olarak görmesinin sebebi aldıkları eğitimin tamamen bilgiye ve bilgiyi test etmeye dayalı olması. Bunun doğru yol olduğunu düşünmeleri yüzünden kendi gördükleri muameleyi aynen kendi çocuklarına yapan birçok aile var. Tabi burada öğretmenin de çok büyük bir etkisi var. Eğer gördüğü eğitim yapısını kendi rehberi olarak kullanmak yerine doğru bir eğitim anlayışına ve bilgisine sahipse öğrenciler üzerindeki olumlu etkisi çok büyük olur. Çocuk, ailesi tarafından böyle bir baskıya maruz kalsa da öğretmen bunu tamamen değiştirebilir.
Örgün eğitimde bulabileceğimiz çözümler kısıtlı olsa da etkili çözümler. İnsanlar başarının alınan notlardan ibaret olmadığını ve sanatın da diğer derslerden az kalır yanı olmadığını anlarsa sorunların birçoğu aşılabilir. Yaygın eğitimde ise bulabileceğimiz pek çok yöntem var. Ülkemizde sanata teşvik eden yaygın eğitim kurumları çok sınırlı. Bunların sayısını bir anda arttırmaya çalışmak elbette çok emek ve destek istiyor bu yüzden de hızlı bir çözüm değil. Hızlı olmamasına rağmen etkili ve insanların ilgisini çekebilir.
Bütün bunları yapmak birçok insanın hayatını değiştirebilir. Etkileri ise yalnızca günümüzü değil geleceği de kapsıyor. Geçmişten günümüze gelen eserlerden anlayabileceğimiz üzere sanatın yaşamımızda çok büyük bir önemi var. Toplumumuzda sanatın değeri ne kadar artarsa gelecekte de o kadar iyi hatırlanır ve anılırız.