Gözümü açtığımda gri pis duvarlı küçük bir odadaydım. Buraya nasıl geldiğimi ya da nerede olduğumu bilmiyordum. Camdan dışarı bakmak için yattığım yerden doğruldum ve dört duvarla kaplı çevreme bakındım. Fakat bu odada cam yoktu. Dışarıda bana zarar vermek isteyen birileri olabilirdi. Ama bu riski göze aldım ve kapıdan dışarı adımımı attım.
Odadan direkt sokağa çıkmıştım. Ne kadar garip olduğunu düşünmeden nerede olduğumu anlamak için bir sokak ismi, mahalle adı ya da daire numarası için etrafa bakındım ama az önce içinden çıktığım oda yok olmuştu. Herhalde bir rüyada olmalıyım diye düşündüm. Ama bir rüya bu kadar gerçekçi olabilir miydi? Ayrıca böyle bir yerin bilinçaltımda olması için bir sebep yoktu. Hem rüyada olsam bunun bu denli farkında olamazdım. Ama bu gerçek de olamazdı. Çünkü ne tek bir insan vardı ne de bir kuş. Sanki dünyada kalan son insan bendim. Bilim kurgu filminde değildim ya olamazdı böyle bir şey.
Aklımdaki sorulardan en azından birkaçına cevap bulabilmek adına üzerinden bir savaş geçmiş gibi gözüken sokaklarda ilerlemeye başladım. Ne mağazalarda bir tabela ne de hareket halinde bir araba vardı. Rüzgar bile esmiyordu. Ama sessizliğin gürültüsü rahatsız edecek bir derecedeydi. İçinde tıkılı kaldığım bu anlamsız ortamdan bir çıkış yolu arıyordum ki karnımın gurultusu düşüncelerimi böldü. Yemek bulmam gerekiyordu. Uzun uzun binaların her birinin altında bir dükkan vardı. Camının üstünde tak olan bir dükkanın içine girdim. Ne yalan söyleyeyim yemek bulmayı beklemiyordum ama şaşırtıcı bir şekilde gayet taze birkaç bir şey buldum. Acelem yok nasıl olsa diye oraya oturup bulduklarımı yemeye başladım. Yedikçe hatırlamaya başladım neler olduğunu.Yani en azından birazını. Ve hatırladıkça daha fazla telaşlandım. Ben buraya arkadaşlarımla gelmiştim. İki arkadaşımdan da eser yoktu. Doğrusu hiçbir yaşamdan eseri yoktu. Nasıl buraya geldiğimi düşündüm ve arkadaşlarımdan birisinin bana bir hayatta kalma oyunundan bahsettiğini hatırladım. Ama bu çevrim içi bir oyundu ve şu an yaşananların gerçek olduğuna emindim. Koskoca şehirde tek bir insan bile bulunmaması için aklıma gelen en mantıklı sebep ise şehrin karantinaya alınmasıydı. Bunu öğrenmemin tek yolu ise şehrin sınırına kadar yürümekti çünkü hiçbir iletişim aracına ulaşamıyordum. Yürümeye başladım.
Sonunda sınıra vardığımda beni bekleyen hiç kimse yoktu. Artık umudum kalmamıştı ve tek başıma öleceğime emindim. Yine de yürümeye devam ettim ve sınır tabelasını bir adım geçtiğim an kendimi nefes nefese bir koltukta buldum. İki arkadaşım da bana heyecanla bakıyorlardı. Bir şey demeden önce etrafıma baktım ve kafamdaki ağırlığa. Yanımdaki masada içi boş ve kullanılmış bir şırınga kafamda ise bir sanal gerçek gözlüğü vardı. Olanları anlamıştım. Ama birisi bana böyle bir şeyin olacağını söyleseydi imkansız derdim. Çok zeki(!) arkadaşlarım böyle bir şeyin mantıklı olduğunu düşünmüşler ki bana okutmadan imzalattılar bütün kağıtları. O gün bugündür yeni bir kulaklık bile aldığımda verilen belgedeki tüm detayları okuyorum. Siz siz olun yarım akıllı arkadaşlarınıza böyle konularda güvenmeyin.