Yaşınızı belirten sayıları önemsemeksizin, şu ana kadar zorla yaptığınız şeyleri düşünmeniz oldukça zor değil mi sizce de? Kim bilir belki çoğunuzun zihni şu ana kadar yeteneği olmasa da, yapmak istemese de bir şeylerin ve birilerinin zoruyla yaptığı şeylerle doldu. Belki de öyle bir şey olmadığını savunuyorsunuz, sebebi zorlanmamanız değil hatırlamamanız olsa da. Bir şeylere o kadar zorlanmışsınız ki zaman geçtikçe önemsememeye ve hatırlamamaya başlamışsınız.
Her şeyden önce su soruyu kendinize sorarak başlayın: Bu zamana gelene kadar başardığım ya da başaramadığım işlere başlarken benim ne yapıp ne yapamadığım önemli miydi? Yıllarınızı verip uğraştığınız dersleri sizin seçemediğiniz gibi, sizin yerinize bu kararı veren kişilerin gözünde de yeteneklerinizin ve zevklerinizin hiçbir önemi yok aslında.
Bunun en büyük örneklerinden biri ise lisenin belirli bir dönemine kadar sınıfları oluşturan her bir bireyin aynı dersleri görmesidir. Belirli bir konuyla aylarını harcaması gereken bir öğrenci ile o konuya yatkınlığı olan bir öğrencinin aynı ortamda olmasıdır.
Sizin düşüncelerinizin ve yeteneklerinizin önemli olduğu dönem lise, belki de üniversite hayatından sonra başlıyor aslında. Fakat o döneme kadar geçen sürede bastırılan yetenekleriniz ve uzaklaştığınız ilgi alanlarınız hayatınızı etkilemeye devam ediyor.
Bundan sorumlu olduğu halde vicdanını rahatlatmak için önünüze sürekli ‘’Çalışan yapar, kimse hiçbir uğraş vermeden başaramaz.’’ cümlesini getiren bireyler ise bunu değiştirmek için hiçbir uğraş vermez. Bu cümlelerin arkasına sığınır ve tek yaptığı anlattığı dersi, o anlatılanlar için tıkanan kulağınızdan içeri zorla yerleştirmeye çalışmak olur.
Vicdan rahatlatmak amacıyla kurulan cümlelerin içinde de doğru bir nokta vardır elbette. ‘’…kimse hiçbir uğraş vermeden yapamaz.’’ Aslına bakılırsa her insan elbette hiçbir uğraş vermeden yatkın olduğu için becerebildiği ve ilgi duyduğu şeylerle doğar. Fakat bunlar doğru sistemin içinde doğru kişiler tarafından yönlendirilirse sonuç verebilecek yatkınlıklardır. Küçük yaştan itibaren söz hakkı ve irade yeteneğiniz sizin ellerinizden alındığı için kendi yeteneklerinize göre değil, sizin eğitiminizle sorumlu olan eğitim sisteminin isteğine göre şekillendirirsiniz hayatınızı.
İki seçeceğiniz vardır, ya her şeyi başarırsınız, ya da en iyisini başarırsınız. Fakat en iyi olarak adlandırılan şeyler genelde sizin yatkınlıklarınıza göre değil toplumun isteklerine göre şekillenir. Bunun sonucunda ise içinizde büyük bir gelecek endişesi hissedersiniz.
Yapamadığınız, ileride sizin hayatınızı kurtarmaktan çok batıracak olan şeylere saatlerce hatta belki aylarca çalışır var olan zamanınızı öldürürsünüz. Zamanınızın bir hiç uğruna gitmemesi için umut eder ve korkarsınız, zamanınızın zaten yeterince kaybolduğunu bilmeden. Sonunda bir şeyler başardığınızda ise elinizde, mutluluk da dahil olmak üzere, toplumun takdirinden başka hiçbir şey kalmaz. Çünkü yıllarca kendinizi ve tutkularınızı tatmin etmek için değil toplumu ve isteklerini tatmin etmek için çalışmışsınızdır.
Kısacası bir balıktan ağaca çıkmasını isteyen insanlar bir zincir şeklinde birbirinin hayatını karartmaktan başka hiçbir şey yapmıyor. Zamanınız tükeniyor. Yaşınız ilerlediğinde önünüzde akan hayata çok geç kaldığınız için içinizde ukde kalan şeylerle birlikte öleceksiniz. Boğazınıza düğüm olan o ukdelerin acısını bir sonraki hayatınızda da çekmemek için bulunduğunuz zamandaki insanları değil kendi içinizden gelen dürtüleri bir an önce dinlemeye başlamalısınız. Çünkü dünya isteklerinizi keşfetmeniz için fazla büyükken, zaman bu keşfe yetmeyecek kadar kısa.