Böbreğimi Kaça Alırsın?

Bir masal ülkesiydi burası, her şeyin mümkün olduğu bir masal ülkesi… Ne ayın sonunu getirme derdi, ne de borç bataklıklarında boğulma korkusu. Adeta kara bulutlara büründü şu güzelim ana yurdu. Şu günlerde ise kadınlara çocuklara ve hayvanlara uygulanan şiddetin yanı sıra yoksulluk, hırsızlık ve çifte standart gibi bir çok aklınızın ucundan bile geçemeyecek kara özelliklerle sarılmış ve de kurumuş bir gül gibi adeta hayata küskün bir ülkede yaşıyoruz…

Eski zamanlarda Kanuni Sultan Süleyman’ın yönettiği o görkemli ve fetihlere doymayan Osmanlı Devleti yüzyıllar sonra hiçbir borçtan ve dışa bağımlılıktan kurtulamayan bir yurt haline geldikten sonra ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu kuru toprakları düşman işgalinden kurtarmakla kalmamış, karanlık yollarda yürüyen atalarımıza adeta bir ışık tutmuştur. Eğitimin eşit olduğu, üretimin arttırıldığı, bilimin ve sanatın tartışılmaz bir yol gösterici olduğu modern ve aydınlık bir dönemdi. Şimdilerde ise en temel ihtiyaçlarımız olan sağlıktan tutun eğitime kadar her şeyin sadece para üzerinde kullanıldığı hatta parası pulu olmayanın yaşamadığı karanlık bir dönemde soluk alıp veriyoruz maalesef. Ödenemeyen borçlar, aç kalan çocuklar, yurt dışı hayali kuran gençler ve daha saymakla bitmeyen kelimelerin kifayetsiz kaldığı pis durumlar ve olaylar.

Hani eskiler derdi ya kendi kanınızda boğuluyorsunuz diye, işte onların dediği bu durumu yaşıyoruz şu anda. Kendi öz ülkemizin geleceğini yaşatacak bir birey olarak şunu söylemeliyim ki hem ülkemizin hem de dünyamızın geleceği için yaş kaç olursa olsun harekete geçmek ve kendimizi en güzel şekilde kültürle ve ilimle yetiştirmek. Aslında yaşadığımız memleket olağanüstü güzelliklerde ve de bin tane altın tanesinden bile çok çok daha değerli. Eğer şimdi gözümüz açılmazsa nereye kaçarsak kaçalım sadece kendi kanımızla değil, kendi soluduğumuz hava ile boğuluruz.

(Visited 32 times, 1 visits today)