Uzun süredir artan söylenmeler üstüne bu yazıyı yazma kararı aldım. Aslında konum oldukça popüler fakat gerçek bir eğitim öğretimden o kadar uzak yaşıyoruz ki Bloom Taksonomisi üzerine birçoğumuzun fikri dahi yok. Bloom Taksonomisi öğrenmek üzerine size çok iyi bir yol gösterici ve kalıcı, gerçek bir öğrenim haritası sunar.
”Blog neden yazıyoruz?” Okulumuzun öğrencilerinden bu soruyu sıkça duyuyoruz. Şikayetlenmeler vesaire. Her ay blog yazma sorumluluğu artıyor, hak vermiyor değilim. Birçoğumuzun ilgi alanına girmeyen bir konu sonuçta yazı yazmak ve gerçekten beceri isteyen bir uğraş ama bunun yanı sıra böyle düşünmüyor bile olsanız hepimiz bu beceriye az ya da çok oranda sahibiz. Yazı yazma becerisi hepimizde belli oranlarda mevcut yani. Hepimizin bu mevcudiyeti güzel değerlendirmesi gerektiğini düşünüyorum evet belki çok şey söyleyebiliyorsunuzdur, iyi bir konuşma kabiliyetine sahipsinizdir ama bilgilerimiz yazabildiğimiz, yazıya dökebildiğimiz kadarlar. Herkesin farklı fikirleri, hayalleri, bilgileri var bunları yazıya dökmek paylaşımı; paylaşım ise bunları geliştirmeyi, değiştirmeyi, kalıcılaştırmayı sağlar. Yazı yazmak kolay fakat zor. Bu cümledeki mantıksızlık şundan kaynaklı ki hepimiz ”yazma” yeteneğine sahip olduğumuzdan ötürü bu işin yapılabilirlik derecesi yüksek ama gel gelelim ki düşündüklerimizin ve konuştuklarımızın sadece bir kısmını dökebiliyoruz yazıya. Belli bir kısım yazılırken belli bir kısmı uçup gidiyor. Bazen blog yazarken araba farı gören tavşanlar gibi ekrana bakakalıyoruz evet. Stresli bir durum olmanın yanı sıra yazdığımız konu üzerine daha çok bilgiye ve yazı yazabilmek için daha çok kelimeye ihtiyaç duymamız gibi eksikliklerimizi ortaya çıkarıyor yazı yazmak. Bu eksiklikleri gidermek bize eminim ki günlük hayatımızda da çok yardımcı olacak. Size şunu söylemeliyim ki bu paragraftan çıkardığım en güzel durum blog işinin yani yazı yazmanın bizi daha çok düşünerek kelimeleri sarf etmeye iteceğidir.
Bloom, ”Aslında herkes dahidir. Ama siz kalkıp bir balığı, ağaca tırmanma yeteneğine göre yargılarsanız, tüm hayatını aptal olduğuna inanarak geçirecektir” sözünü destekler nitelikte işliyor. Her öğrenicinin algı yapısındaki farklılıkları, etkiyi aza indirgemek aynı zamanda bu farklılıkları pozitif yönde değerlendirmek gibi işlevlere sahip Bloom.
Bloom 6 aşamadan, basamaktan oluşmakta. Bu basamakları benim kelimelerimden daha güzel açıklayabilecek bir görselle açıklayacağım ancak kelimelerimin değinmesi gereken bir basamak var ki o da konumuza denk gelmekte. Bloom’un en önemli ve en üst basamağı “creative”e blog giriyor. Bu ne demek? Bu öğrenmeyi tamamlamanın, kalıcılaştırmanın en son basamakta bulunan “blog” yani yazmaktan geçtiğiyle ilgili.
Bu blog yazısını yazmamın bir diğer sebebi de bizleri düşünmeye itmek, biraz olsun düşünmeyi sağlamak. Her konuda konuşurken boş bir anımıza denk gelebilir, büyük hatalar çıkabilir ortaya fakat yazarken öyle değil. Herkesin kağıdıyla kalemi aynı ahenkte değil elbette ama herkes o uyumu yakalamak adına düşünüyor ve düşünürken kendi iç dünyamızın derinlerinde bir yerlerde bir şeyler keşfediyoruz istemeden. Kısaca yazı yazmak en az kitap okumak kadar kıymetli. Bunu çok sık yapmanız değil mesele ama yapılması gereken bir şey olduğu fark edilmeli. Günlük hayatta kullandığınız kelimelerle yazı yazmayı ilişkilendirmeniz zor gibi gelebilir ama bunun karakterimize, davranışlarımıza, duygularımıza kadar uzanan, yön veren bir tarafı da var. Bu işi çok üst düzeyde profesyonelce yapabilmek için yetenek gerekiyor evet ama sevilen her şeyin güzel şeyler ortaya çıkarttığını, güzel sonuçlar verdiğini ve bir şeyi sevmenin yetenek gerektirmediğini hesaba katarsak blog işini keyifle yapabiliriz!