Oyun
-PS4’ün yeni çıktığı dönemlerde birkaç oyun dışında gerçekten iyi bir oyun yoktu. İnsanlar PS4’ü almış fakat oynayıp sevebilecekleri,iyi ki PS4 almışım diyebilecekleri bir oyun yoktu. Tabi sonra Bloodborne çıktı. Bloodborne aslında From Software şirketinin Dark Souls 3 oyununu çıkarması beklenirken bir sürpriz yaparak fantastik orta çağ atmosferinden karanlık, ürkütücü bir atmosfere geçiş yaptı. Ve bir sürü siteden mükemmele yakın puan aldı. Baştan şunu söylemek gerekirse Bloodborne hikaye açısından değil de mekanik açısından iyi bir oyun. Hikayesi var ama asıl önemlisi hikayesi değil de oyunun içindeki düşmanlarda, heykellerde, eşyalarda ve daha fazlasında. O yüzden Bloodborne oynayacaksanız oyunu bitirdiğinizde hikayeyle alakalı bir şey bilmemeniz veya hatırlamamanız gayet normal.
Hikaye
-Hikaye Yharnam adındaki bir şehirde geçer. Bir süredir insanlara bulaşan korkunç bir hastalığın tedavisinin burada olduğu söylentilerinden dünyanın dört bir yanındaki insanlar bu tedaviyi bulmak için Yharnam’a gelirler. Fakat bu insanlardan hiçbiri geri dönmez. Çoğunluğun hitabıyla ”Avcı” yani oynadığınız kişi Yharnam’a gelir. Fakat bulduğu tek şey hastalıktan dolayı kafayı yemiş canavarlara dönüşen Yharnam halkından başka bir şey değildir. Belli bir süre sonra kendini ”Avcının Rüyası” adında farklı bir boyutta bulan avcı orada bir adamla buluşur. Adam hastalığın tedavisinin gerçekten şehirde olduğunu söyler. Bunun için avcı yaratıklara, dönüşmüş insanlarla ve tedaviyi arayan düşman avcılarla savaşmak zorunda kalır.
Mekanikler
-Bloodborne savaş mekanikleri ve zorluğu açısından öne çıkmış bir oyun. Savaş mekanikleri çok gerçekçi ve oturaklı. Karakteriniz düşmana vurduğu zaman gerçekten vurmuş gibi hissediyorsunuz. Bu çok önemli bir özellik çünkü çoğu oyun bunları es geçiyor. Örneğin Minecraft. Sadece sol tıka sürekli basarak düşünmeden hızlıca atılabiliyorsunuz. Ama Bloodborne’da hayır. Bloodborne tamamen yakın savaşa dayalı bir oyun. Bir elinize yakın savaş silahınız öbür elinize ise uzaktan hasar verebilecek silahları koyuyorsunuz. Uzaktan vuran silahların amacı düşmanı öldürmek değil de sersemletmek ya da oyalamak. Oyunda bir tane hariç kalkan yok o kalkan da zaten çok işlevli değil ya da güçlü değil. Oyun her bir düşmanla düşünerek ve strateji kurarak savaşmanızı istiyor. Herhangi bir yaratığa direkt dalamıyorsunuz. Bir düşmanla savaşırken aynı anda hem zamanlama, hem taktik, hem kaçış hem de saldırı gerekiyor.
Not:Bu blogu Dost Kayaoğlu adlı kanaldan yararlanarak yazdım.