Kültürler arası farklılıklar her zaman bulunmuştur. Kimi zaman yemekler olan farklılıklar, kimi zaman örf ve adetler, kimi zaman ise mimari miraslar olmuştur. Sanat da şüphesiz kültürlerin bir parçası olmuş ve diğer öğeler gibi kültürden kültüre değişim göstermiştir.
Biz Türkler kültürümüze karşı büyük bir sahiplik içindeyizdir. Diğer kültürlerde bulunan değerlerin çok daha iyilerinin bizde bulunduğuna inanır ve yolumuzdan saptamakta kararlıyızdır. Örneğin kimilerinin mabedlerin içindeki mozaiklerden aldığı heyacanı bizde camilerimizi çevreleyen çiniler uyandırır. Kimilerini tercihi olan ihtişamlı sahnelerde izlediği bale eserlerinin yerini bizlerde sert toprağa atılan her bir zeybek adımı doldurur. Yüzlerce enstrümanın oluşturduğu orkestra müziğinin yerini bizim bir tane saz telimizden çıkan musik doldurur. Bizler her bir sanat, kültür unsurumuzun altında bir yiğidin yattığını biliriz. Zeybekçi efemizin her bir adımında düşen binlerce şehidimizi görürüz, camilerdeki çinilerin her birinde inancımıza sarılır, sazdan çıkan her bir sesin altında yatan aşıklarımızı hatırlarız. Heykellerdeki kıvrımlı beller yerine köylümüzün kıvrılmayan beli bizleri daha da coşturu.
Bizler böyle alıştık, sanatımız anadolunun sanatıdır, eğer ki başka bir görüşünüz var ise ayrılıyordur yollarımız.