Sırtıma çarpan topla arkama döndüm. Hangi manyak atmıştı acaba. Arkamda Ömer Sinan ve Meriç vardı. Kesin Meriç atmıştı. Ölümcül bakışlarımı Meriç’e yolladım. Bana bakıp “Vallahi ben atmadım heloşum” dedi. Ömer ve Sinan da gülmeye başladı. Onlara bakış attığımda aynı anda bana baktılar ve bir anda parmaklarını birbirlerine yönlendirdiler. Ben Helin, bu arada bunlar da başımın belaları. Bağırdım:
Hadi gidelim artık sabahtan beri baçedeyiz. Yoruldum yarın beni taşımak istemiyorsanız. Beni eve götürün.
Meriç:
-Hadi oğlum toplanın bende yoruldum. Yarın okul var bir de.
Sinan:
-Of ne oyun bozan çıktınız ya. Bak ne güzel Ömer’i alt etmişim
Ömer Sinan’a ölümcül bakışlar gönderirken Meriç arabayı açtı. Ve
-“Hadi bin Helin ben de bu iki safı alıyım”. dedi.
Kafamı onaylarcasına salladım.
Ön koltuğa kuruldum. Telefonumu çıkardım. Sabahtan beri telefonuma cidden mesaj gelmemiş miydi? Cansu dan da mı? Vay bee
Hemen msj attım:
-“Nerdesin kızım sen?”
Cevap vermedi ama bu kız nasıl olur da 1 gün boyunca çevrimiçi olmazdı ya. Bir gariplik vardı ama kesin çıkardı.
Bu arada Mero geldi. Meriç’e çocukluğumdan beri Mero derdim. Kimse anlamasa da her şeyimdiler. 3 oğlan 2 kız 5 yaşında tanışmıştık. Aynı sitede oturuyorduk. Meriç le annelerimiz lise arkadaşıydılar. Ve Sinan ile Cansu kuzendiler. Sinan arabaya bindiğinde sordum:
-“Sosyal medya bağımlısı kuzenin neden bana çevrimiçi olamıyor Sinan?”
Sinan:
“-Yavru hemen arıyorum senin mesajlarına bakmamak da ne?”
Demi ama gülümsedim ve arkama döndüm. Sinan’la Ömer bağdaş kurmuş oturuyordu. Meriç de tek eliyle araba kullanıyordu. Diğer eliyle telefonuna bakıyordu. Arkaya baktı hafifçe:
“-Ne bağdaş kuruyorsunuz ha? Her gün arabayı yıkatmak zorunda mıyım ben? Adam bıktı.”
Sinan sinsice sırıttı. O arada Ömer bana baktı. Ama öyle bir bakma değildi Ömer’i tanıyordum. Kesin bir şey vardı hissediyordum. Yoksa hayır, hayır, hayır olamaz değil mi? Cansu ya bir şey olamaz? Olmamalıydı? Ömer’in bakışında bir acı vardı. Ve benim içimde kocaman bir sıkıntı. Öyle ki sanki göğüs kafesinizin üstüne 100 tonluk bir ağırlık koymuşlar da göğüs kafesiniz kırılmıyor. Öyle ki üstünüze kaynar kayar su boşaltıyolar da kıpırdayamıyorsunuz. O an Ömer in gözündan bır damla figan etti. Artık emindim bir şey vardı. Meriç hızla frene bastı. Sarsıldık ve ağzından işte o tek kelime döküldü, o küçücük kelime o kelime benim bitişim işte son deyişim, hayata direncimin bitişi. Belki de başlayışı.
Ömer:
Cansu.
- bölüm
Hastane duvarları üstüme gelirken, artık yüzümü ıslatan gözyaşlarımı bile hissetmiyordum. Her yer bomboştu. Sanki bütün dünya sessizliğe bürünmüştü. Bu yardım çığlığını bir tek ben mi duyuyordum? Cansu hadi ama? Bize, hiçbirimize tek kelime etmeyen ailelerimiz peki? Hastane odasında can çekişen Cansu? O yaşayacaktı, zorunluydu. Beni bırakıp gidemezdi.