Bodrum evimizin güneş vurmayan tek gözlü odasında annemin öksürükleriyle uyandım. Koşarak içeriye gittiğimde annemi yerdeki tek katlı yorganın üstünde öksürük nöbeti geçirirken gördüm. Yanına gidip diklenmesine yardım ettim. Annemin öksürüğü geçince tekrar uykuya daldı. Sonrasında kardeşim bana rüyasında çikolata gördüğünü anlatıp benden ağlayarak çikolata istiyordu. İçime kor ateşler düşmüş gibi canım yanıyor, kardeşlerime bir çikolata bile alamıyordum. Bir süre sonra dışarı çıkıp markete girdim. Reyonda çikolatalara bakıyordum. Çalmayı düşündüm, kardeşlerim için ne olacaktı ki, bir çikolata çalmanın günahı mı olurdu? Yapamadım ama olmadı. Okulu bırakma kararı aldım. İşe girecek annemi tedavi ettirecek kardeşlerimi güzel bir okulda okutacaktım. İstanbul’da koca şehri yürüyerek iş arayarak uğraştım. Üsküdar’da bir ev yemekleri lokantasına girdim, adam beni baştan aşağı süzerek, geç bulaşık yıkamaya başla, dedi. Sevinçle önlüğümü bağlayıp bulaşıkları yıkamaya başladım. Yaklaşık iki saat geçtikten sonra bir varlığın yavaşça arkamda, ensemde nefesini hissettim. Şok içinde arkamı döndüm, bu işi böyle yapacaksın, dedi. Korkumdan ne yapacağımı bilemedim. Hızlıca önlüğümü çıkarıp attım ve koşarak lokantadan dışarı çıktım. Ağlamaya başladım. Ayakta duracak gücüm kalmamıştı. Deniz kenarındaki banka oturup gözlerimden yaşlar süzülürken hayatımı düşünmeye başlamıştım.
Çok zor bir hayatım vardı. Daha yirmi yaşımda hayatın yükünü almıştım. Babam altı sene önce vefat etmişti. Annem bir apartman temizlikçisi olarak girdiği yerin bir göz odalı yerinde yaşıyorduk. Bir süre sonra annem illet bir hastalığa yakalandı. Yattığı yerden kalkamıyor, nice geceler ateşler içinde kıvrılıyordu. Tedavi masrafları çoktu. Bir gelirimiz zaten yoktu, dört ve altı yaşında kardeşlerime de bakmak cabasıydı. Altı yaşındaki kardeşimi okula gönderemiyordum, ben de okuluma devam etmek istiyordum çünkü okuyup doktor olup annem iyileştirmek istiyordum. Kardeşlerime iyi bir eğitim hayatı sunmak istiyordum. Kiracımız kapımıza dayanıyor, parayı vermezseniz sizi evden çıkarmak zorundayım, diyordu. Nice zamanlar fırına gidip bir bayat ekmek verebilmeleri için rica ediyordum. Çoğu akşam su ile ekmek yiyorduk. Evimizin yerleri ve duvarları beton olduğu için evimiz bir türlü ısınmıyor hep hasta oluyorduk. Giydiğimiz eşyalarımız artık bize olmuyordu. Elektriğimiz bile yoktu.
Sahildeki bankta oturmuş tüm bu olanları düşünürken bakla falı baktığını söyleyen bir kadın yanıma geldi. Kara saçlı kara gözlü güzel kız gel sana bir bakla falı bakayım, dedi. Gözyaşlarımı elimle silip başımı salladım. Banka bir örtü serip yirmiye yakın kurutulmuş fasulyeleri örtüye saçtı, bir eliyle elimi tutup diğer eliyle fasulyelerin üzerinde dolaştırdı. Yaklaşık bir-iki dakika sonra kafasını kaldırıp bana baktı ve şu cümleleri kurdu: Ah benim güzel bahtsız kızım! Çok zor hayatın ve üzerinde çok yükün var. Hiç ummadığın bir anda; hayatının devamının gelmeyeceği, umudunun tamamen tükendiği anda hayatına çok güzel bir kısmet çıkacak. İyi değerlendirirsen gökyüzünde bir yıldız olacaksın. Ben söylediği sözleri boş boş dinlerken o kalktı ve gitti. Denize doğru bakarken yanıma iki sokak şarkıcısı geldi. Biri bana baktı, üzgün gözüküyorsun eğer biraz olsun içini dökmek istersen şarkıyla dökebilirsin, dedi. Gülümsedim, kafamı kaldırıp gözlerimi kapayıp şarkı söylemeye başladım: Şu dünyanın gam yükünü/ Çeken var mı benim gibi/ Gece gündüz gözyaşını/ Döken var mı benim gibi oy/ Talihim yok bahtım kara/ Böyle hayat batsın yere/ Sinesine vura vura/ Ölen var mı benim gibi oy….
Gözlerimi açtığımda etrafımda insanların büyük bir kalabalık oluşturduğunu gördüm. Kimileri yüzünde acı bir tebessümle gülerek kimi gözyaşlarını süzerek hayran içinde bakarak alkışlıyorlardı. Ayağa kalktım ve sessizce teşekkür edip gitmek için yürümeye başladım. Yanıma koşarak bir adam gelip beni durdurdu, lütfen biraz konuşabilir miyiz, dedi. Bende çekingen bir tavırla, pardon ama sizinle konuşacak bir şeyim yok, dedim. Ama o adam ısrarla bana, lütfen lütfen bir saniye dinleyin! Sizden hiçbir çıkarım yok inanın bana. Sesiniz gerçekten eşsiz. Acınızı ta yüreğimde hissettim. Gelin bir albüm yapalım, diye ısrar etti. Başka kaybedecek neyim vardı ki? Kabul ettim.
O günün üzerinden bugün tam iki yıl geçti. Türkiye’de çok sevilen ve çok dinlenilen ünlü bir şarkıcı oldum. Annemi tedavi ettirdim, kardeşlerime çok güzel bir eğitim aldırıyorum. Hayat bazen en kötü gününüzde size en güzel kapıyı açar. Hayata ve kendinize bir şans verin. Ve ne olursa olsun, hayata karşı umudunuzu asla kaybetmeyin.