Yıllar ne çabuk geçiyor değil mi? Çocukluğumun yeni yıl kutlamaları dün gibi aklımda. Babaannemlere gider, hindi yer, tombala oynardık. Kuzenlerim de gelirdi ve gecenin ilerleyen saatlerinde futbol maçı yapar, eğlenirdik. Her yeni yılın ardında tek başına yaşayan babaannemin alt kattaki komşusu, ‘İyi ki yeni yıl bir gün kutlanıyor’ diye şükredermiş. Çok eğlenirdik çok. Bugün sayımız arttı, iki kuzenim evlendi, birinin bebeği bile oldu, yani futbol takımımızın yeni bir oyuncusu var: Kerem…
Yine bir yılbaşı ve yine babaannemlerdeyiz. Düzen bozulmadı, Amerika’da eğitim alan kuzenim hariç herkes geleneksel olarak babaannemde toplandı. Gene babaannem, ‘Seneye olmazsam diye bir arada olalım istedim’ geleneksel konuşmasını yaptı ve tabii duygusal anneannem de onun duygusallığına duygusallıkla cevap verdi. Yaşlanınca biz de mi böyle şeyler hissedeceğiz acaba? diye düşünmüyor değilim. Şüphesiz daha önce birlikte yılbaşı kutladığımız dedem, teyzem ve büyükannemin şu anda aramızda olmadığını düşününce, anneannemin ve babaannemin söylediklerinde ne kadar haklı olduğunu anlıyorum. Yani anı yaşamalı ve tadını çıkarmalıyız. Gene beraberiz ve sofralar donatılmış, tatlılar, tuzlular, hindi ve pasta her şey var. Bir sene boyunca bütün aile bir daha bu kadar kalabalık bir araya gelemeyeceğimizi de biliyor, doya doya tadını çıkarıyorum.
Saatler ilerliyor ve yeni yıla girmeye hazırlanıyorduk. Yeni yıla girmeye saniyeler kalmıştı ki tam o anda dışarıdan sesler geldi. Babaannemin tüm komşuları bahçeye inmiş şarkı söylüyorlardı. Çok şaşırdım ilk defa böyle bir şeyle karşılaşıyorduk. Ama bütün komşular çığlıklarla bağırıyor, dans ediyorlardı. Meğerse bir gün önce karar almışlar. ‘Yaşanılan sıkıntılar, korona, ekonomik kriz, savaşlar gitsin diye bu sene farklı bir şeyler yapalım’ demişler. Hemen biz de aşağıya indik, maytaplar patlatılıyor, müzikler çalıyor, yaşlı genç herkes dans ediyordu. O kadar güzel bir ortam vardı ki, yıllar sonra da hatırlayacağıma eminim. Babaannem ve anneannem de yerlerinde duramıyor, dans etmeye çalışıyorlardı. Ayağında protez olan anneannemi, annem zapt etmeye çalışsa da zor görünüyordu. Babam; ‘Bırak eğlensinler, tadını çıkarsınlar, karışma’ dedi.
Kuzenlerim ve Kerem de çok mutlu görünüyorlardı. Kerem’e giydirilen Noel Baba kıyafetiyle çok komik görünüyordu. Aslında geleneksel o kıyafeti yıllar önce büyük kuzenim, abim ve ben de giymiştim. Nereden nereye? Saat tam on ikiyi vurduğunda herkes birbirine sarıldı ve iyi yıllar diledi. Bütün dünyanın istediği o barış ve sevgi dolu ortam babaannemin bahçesinde sağlanmıştı. Keşke dünyada barışı sağlamak da bu kadar kolay olsa.
Evet bir yılbaşı daha sona ermek üzereydi. Eve geri döndük, klasik olarak herkes birbirine hediyelerini verdi, ortalıkta torbalar, paketler, fiyonklar ve jelatinler doluydu. Kimileri, ‘Yaşasın tam istediğim şey’ derken, kimileri de düş kırıklığı yaşamış, hediyesini bir kenara atmış, somurtuyordu. Halalarım bana daha önceden ne istediğimi sordukları için, ben herhangi bir düş kırıklığı yaşamadan, mutlu hediyeme bakıyordum.
Bir yılbaşı daha sona erdi. Gece yarısı evlerimize dönerken, elimizde torbalar, yorgun ama mutluyduk. Hepimizin aklında yeni yılın bize neler getireceği vardı…