Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellal, pireler berber iken ben anamın beşiğinde tıngır mıngır sallanırken eski zamanlarda adı sanı unutulmuş bir köy varmış. O köyde bir virüs varmış, adı da “insan virüsü”. Evet, yanlış duymadınız: insan virüsü. Bu virüs, insanların içine giriyor ve içlerini adeta çekiyor, yani organlarınızı yiyor ve bir ay içinde ölüyorsunuz. Bu çok korkutucu olsa da köylüler bunu kafalarına takmıyormuş. Fakat tek bir çocuk dışında: adı da Sekine. Garip bir isim bizim neslimiz için ama eski zaman böyle bir şey. Sekine başarılı, pek de yaramaz bir çocukmuş. En sevdiği dersler: Türkçe, fen bilimleri -hatta bu virüsü o bulmuş- ve sosyal. Tek bir sorun vardı: O bir çocuktu, yani herkes onun kafasından uydurduğunu düşünüyordu ve onun bir sırrı vardı. Sekine’nin süper gücü vardı, o da hava durumunu kontrol etmekti.
Evet, şimdi hikayemize dönelim. Sekine her gün duyurular yapıyor ve herkesin dikkatli olmasını söylüyordu, düşündüğünüz gibi hiç kimse inanmıyordu. İşte o gün geliyordu, bir anda köye büyük bir sessizlik geliyor, herkes evlerinde yatıyordu çünkü Sekine hariç herkes hasta olmuştu ve o sırada Sekine çok mutsuzdu çünkü annesi bu sessizlikten birkaç gün önce hastalanıp ölmüştü ve Sekine yetim kalmıştı. (Şunu düşünüyor olmalısınız: neden yetim kalıyor, babası yok mu? Evet, yok. Babası savaşta şehit olmuştu). Sekine sokakta tek başına oturuyordu ve “Keşke yemeğim olsa.” diyordu. Sonra bir an yanında çok lezzetli bir yemek beliriyordu. Tabii Sekine şaşkındı, bu nasıl olabilir ki? Fakat aç olduğu için hemen yedi. (Yani haklı, sonuçta kaç gündür yemek yemiyordu.) Sonra aklına bir şey geldi: Köyü kurtarabilirdi! Hemen şunları 100 kere söyledi: “Keşke köye lazım olan ilaç bende olsa.” ve oldu. Yanında 100 tane ilaç beliriyordu. Daha sonra bunu bütün köye dağıttı ve en sonunda mutlu mesut yaşadılar.