Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur zaman içinde, bir mahallede üç tane küçük kız yaşarmış. Bunların isimleri Melis, Ayşe ve Melisa’ymış. Bu üç kız insanların yalan söylemelerinden hiç hoşlanmazlarmış.
Bir gün okullarına Irmak adında bir kız gelmiş, kendini tanıtırken “Ben asla yalan söylemem ve yalan söyleyenlerden de nefret ederim, bu yüzden bana güvenebilirsiniz” demiş. Melis, Ayşe ve Melisa, Irmak ile arkadaş olmuşlar.
Bir süre sonra Irmak arkadaşlarına kendisinin İstanbul’dan bu şehire taşındığını anlatmış. Evlerini, sokaklarını ve İstanbul’daki okulunu güzel güzel anlatmış. Bir gün Irmak’ın ailesi onu okul çıkışı almaya geldiğinde Melis’in ailesi de Melis’i almak için oradayken Irmak’ın ailesi ile tanışmışlar. Irmak’ın annesi, Melis’in annesine onların daha önce Ankara’da başka bir mahallede oturduğunu söylemiş.
Bunu duyan Melis, Irmak’ın İstanbul’dan gelmediğini Ayşe ve Melisa’ya da söylemiş, üç kız Irmak’ın kendilerine yalan söylediğini anlamışlar ve çok üzülmüşler.
Aralarından Ayşe, “Acaba Irmak’ı affetsek mi ?” demiş” ama diğer kızlar ona “Eğer ona bir şans daha veriyorsan, kendini tekrar kandırmayı göze alıyorsun demektir” demiş ve bir daha Irmak ile konuşmamışlar.
Irmak tek başına kalmış ama bir süre sonra hatasını anlamış ve kızlardan özür dilemiş.