Günüm çok sıradan başlamıştı. Rutinim olarak kalkıp yüzümü yıkadım ve mutfağa gittim. Kahvaltı yaptıktan sonra kütüphaneye gitmeye karar verdim. Dışarı çıktığımda hava normale göre daha soğuk ve bayıcıydı. Etrafımdaki her şey çok soluk gözüküyordu. Bu durumdan bir an önce kurtulabilmek için olabildiğim kadar çabuk hareket etmeye başladım. Kütüphaneneye vardığımda her şey normale dönmüş gibi görünüyordu. Rahat bir şekilde bir kitap seçip camın kenarındaki masalardan birine oturdum. Karın yağışını izlerken kitap okumak bana huzur veriyordu. Kitabın kapağını açtığım an başım dönmeye be midem bulanmaya başladı. Aniden bütün görüşüm gitti ve bir süreliğine geri gelmedi. Geri geldiğinde ise etrafımdaki her şey değişmişti.
Çok büyük bir balo salonuna benzeyen bir odanın içindeydim. Yukarı baktığımda elmaslarla donatılmış bir avize vardı. O kadar büyüktü ki en az üç metreden uzundu. Tavandaki fresklerin detayları büyüleyici gözüküyordu. Duvarlar mozaiklarla kaplıydı. Yer mermerden yapılmıştı ve yeni temizlenmiş olduğu parıltısından belliydi. Salonun her yeri sütunlarla kaplıydı. Sütunlar garip tebeşirimsi bir taştan yapılmıştı ve dokunduğumda ellerimi aniden uçuk bir beyaza boyamıştı. Salon bir daire şeklindeydi ve dışarı çıkabilmek için sadece bir tane devasa kapı vardı. Kapının iki tane kolu vardı ve ikisini de aynı anda çevirdim. Kapı dışarıya doğru açılırken yüksek sesli bir gıcırtı çıkardı. Cilalanması gerektiği belliydi. Salonun dışındaki atmosfer çok farklıydı. Salon o kadar sessizdi ki kendi nefesimi bile duyabiliyordum ama burada gürültüden hiçbir şey anlaşılmıyordu. Orta Çağ’dan kalma şövalye kılıklı insanlar vardı. O kadar gerçekçi duruyorlardı ki… Aynı zamanda Orta Çağ’da kadınların giydiği elbiseleri giyen bir grup geçti yanımdan. Hizmetkar gibi giyinmiş insanlar tepsilerle benim iki dakika önce bulunduğum salona giriyorladı. Onların arkalarından tiz sesli bir kadın onlara daha çabuk olmalarını söylüyordu. Acele içinde gözüküyordu ve durmadan beş dakikaya başlıyor diye bir şeyler saçmalıyordu. Herkes yavaş yavaş salonun içine girmeye başladı. Kapıdan ileriye doğru kırmızı bir halı serilmişti. Herkes bu halıya basmaktan çekiniyor ve farklı taraflarına geçiyordu. Aniden bir keman sesi gelmeye başladı ve herkese göre daha şık giyinmiş bir çift halının üzerinde ilerlemeye başladı. Halının diğer ucuna vardıklarında arkalarını döndüler ve konuşmaya başladılar. Konuşma farklı bir dilde olduğu için bir anlam çıkaramadım. Konuşma bittiğinde kadın beni parmağıyla işaret etti ve ona doğru gelmemi söyledi. Kadın beni yanına çekti ve hemen ardından bir adam onun önünde diz çöktü ve ona bir kitap verdi. Kadın kitabı bana doğru uzattı ve “Bu sana herşeyi açıklayacak”, dedi. Kitapta benim bugün gördüklerimin masallaştırılmış hali vardı ama kadına ve yanındaki adama kral ve kraliçe diye hitap etmişti.
Kitabın son sayfasında “Kendi masalında şans getirmesi dileğiyle.”, yazıyordu. Sayfanın altında küçük bir kolye vardı. Aniden yine başım dönmeye başladı ve herşey karardı. Son gördüğüm şey yanımdaki kraliçenin hafif gülümsemesi ve birkaç parça peri tozuydu.