Bir Parça Peyami Safa “Acı(n)mak”

    Bu yazıyı okuyan veya duyan birçok kişi elbette farklı yorumlara sahip olacaklardır.Ancak yazı tek bir kalemden,Peyami Safa’nın kaleminden,ortaya atılmıştır.Hedeflediğim ise bu sözün bana aktardığı hissiyatı en sade ve öz şekilde kendi kalemimden anlatmaktır ki bence…

   Bir çiftçi kendisine ait bilmem kaç dönümlük tarlasına hiç varolmayan bir mahsülü ekip yetiştirmesi ve diğer çiftçilerin ona eşlik etmesi,Isaac Newton’un,Cambridge Üniversitesindeki bir elma ağacının altında otururken yere düşen elma ile yer çekimi kanısını insanlara inandırmış olması ve bakışını değiştirmesi veya tarihin bize anlatıldığı gibi kabul edilmesi gibi bir durumdur aslında bahsetmek istediği.Yani ortaya atılan bir güftenin ya da oluşan bir ürünün artık var olduğunu kabullenmektir.Ya çiftçi,mahsülünü ekmeseydi,su vermeseydi,biçmeseydi…kısacası var etmeseydi ya da Isaac Newton zeki bir öğrenci  olmasaydı ve o ağacın gölgesinde şekerleme yapmamış veya o elma hiç düşmemiş olsaydı kim bilebilirdi şu an kabullendiklerimizin ne zaman  ortaya çıkacağını.Ortaya bir şey atılıyor ve balıkların denize atılan yeme gösterdiği ilgiyi biz yeni öğrendiğimiz bilgilere sırf diğer insanlar da ilgi gösteriyor diye önemsiyoruz.Bir nevi 21.yy tabiri ile trend olmuş diyebileceğimiz bu durum bizi sürü  var diye sorgusuz,sualsız ikna eder,inandırmış olmuş her şeye.

   Mesela,60 yaşına gelmiş birisi “Ben avrupa turuna çıkmak istiyorum.” diyince ya da “70 yaşındaki birisi “Ben gitar çalmayı öğrenmek istiyorum.” diyince sırf onların yaşındaki diğer insanlar bunları aklından geçirmedikleri ve yapmadıkları için halk tarafından güldürüye getirip kaç yaşına gelmişsin otur ne avrupası ne  gitarı diyerek onları alışılmışlığa diğer anlamıyla sürüye katmış olmuyor mu?Bu davranış o insanları sürüye kattığı gibi ölüme de sürüklemez mi?

Tek bir dünya ama milyonlarca insan varken zorunda olmamalılardır insanlar,insanların yaptıklarına.

  Sona yaklaştığımızda ise acı(n)mak da genç birinin 70 yaşındakine ne gitarı diyip 70 yaşına geldiğine aynılarını işitmektir.Bunu birçok insan karma olarak da görebilir ki bence bir nevi karma.İlk kez birine acıyan kişiye de kesinlikle acınmıştır.Halbuki bu kavramı o yarattı.Eğer acımasaydı,acınacak insan olmazdı yeryüzünde.Bilmem kaç yüzyıldır trend haline gelmiş bu kavram istikrarını bozmadan devam edeceği olasıdır.

Fakirin kimsesize,zenginin fakire acıması maddiyat şartlı olsa da büyük bir döngü halindedir.Eninde sonunda döngünün en tepesindekine de acıyan çıkar.Bir morali bozuk olan kimseye uzattığınız el acınma duygusunu tadıp, acıma hissiyatine tanık olduğu için birisine acıyacağı kesin ama ona acıyana acıyacağı meçhuldür.Kimin ne zaman daha da acınacak duruma düşeceği belli olmaz.

Peyami SAFA’nın da dediği gibi kimse kimseye acımasaydı hiç bir insan acınacak halde bulunmazdı.

 

(Visited 140 times, 1 visits today)