Bir gün telaşlı bir şekilde uyanmışım. Evimiz okula yakın olduğu için insan bazen 8.00’de bile uyanabiliyor. Bu da öyle günlerden bir tanesiydi.
Dışarıda kar yoktu ama camı açtığımda Ankara ayazı iliklerime kadar işledi. Hemen okul formalarımı giyip yüzümü yıkayıp çıkmam lazımdı. 5-6 dk. gibi bir sürede evden çıkabilmiştim. saat 8.20 idi 5 dakikada gitmek gerekiyordu ama neyse ki bugün günlerden pazartesiydi. Bir dakika ne, bugün ayın 16’sı! Nasıl yani, ne ara doğum günüm olmuştu!? Şaşkınlık içinde okula vardım. Okul bitmişti.
Boş ve yorucu bir okul gününün ardından çıkışta 3-4 tane arkadaşım geldi. Doğum günümü hatırlamışlar ve pasta almışlar ucuz bir şey de olsa okulun yemeklerinden sonra öğrencilerdeki açlıkla hazine gibi bir şeydi. Ölüm yokuşu adını verdiğimiz kendimizi bıraksak dünyanın merkezine ulaşabileceğimiz bu yokuştan sonunda geçebildik. Bir banka oturduk, pastayı açtılar ve soğukta yakmaya çalıştıkları çakmak sonunda mumu alevlendirmeye yetmişti. Tam üfleyecekken mum sanki fitil gibiydi. Demek ki içine hem torpil hem de mum yerleştirmişler bu yüzden zor yanmış! Hemen bunu fark etmemle pastayı arkadaşlarıma doğru fırlatmam bir oldu. Arkadaşlarımın anlık çığlıklarından sonra tekbir sesi ve BOOM! Pasta her yere dağılmıştı ve en komiği arkadaşlarımın suratları çikolatalı pasta ile bulanmıştı. Böylece ava giderken avlanmış oldular. Aradan 1 yıl geçmesine rağmen bu şakaya hâlâ güleriz.