Bu satırları yazarken güvende hissetmiyorum. Başıma neler gelebilir bilmiyorum. Burası çok karanlık sıkıcı ve korkunç. Mahkum olarak adlandırılıyorum. İsmim ne bilmiyorum mahkum sanırım bir de numaram var bazen de 96 gel buraya diyerek sesleniyorlar. Hayatımdan kalan hatırlamadığım onlarca anım ve ben her gün bir önceki günden daha çök üstüme gelen 2 duvar ve demir parmaklıklar arasında sınırlandırılmış bir şekilde bekliyorum. Neden buradayım? Hangi yıldayız? Bilmiyorum. İsmim, hayatım… Yok hiç bir şey yok. Hakkımda tek bildiğim saatlerce, günlerce ve hatta yıllarca güneşli bir sahil kasabasında bulutları izlemek. Zamanım kısıtlı fazla vaktim kalmadı buradan bir an önce kurtulmam lazım. Burası beni çok yoruyor her düşündüğümde yeni bir çıkmaza daha giriyorum. Sanki, sanki küçük bir çocuktum diye başlıyor devamını getiremiyorum. Ziyaretime gelen yok. Bazı zamanlar düşünüyorum kimsem yok mu ? O yüzden kimse beni görmeye gelmiyor? Kimse mi beni merak etmiyor ? Günler böylece akıp gidiyor…
Bir yıl geçti hala buradayım katlanamıyorum artık her gün diğer gün için atacağım çizginin heyecanı bana yetmiyor. Olmuyor. Dayanamıyorum.
-Gardiyannn diye bağırdım !
-Ne var ?
Sordum. Kimim ben? Neden buradayım? Ne zamandır buradayım ? Anlat bana lütfen…
Onu ilk kez bu şekilde gördüm gözlerinden birer damla yaş süzüldü , sus dedi bana şaşırdım önce anlatmaya başladı.
Baban,baban çok iyi bir insandı çok yakın dostum kan kardeşim idi. Ben kendimi bildim bileli buradayım 18 yaşımdan beri jandarma olmak istiyordum ilk görevin dediler. Burada dur cevap vermeden onları izle ve kaçmalarına izin verme. Zaman seni geliştirecek sadece bekle dediler. Aylar geçti yıllar geçti derken jandarma değil gardiyan olduğumu çok geç anladım. Baban dostumdu demişitm ya sen doğarken anneni kaybettin baban ne yapacağını bilemez bir vaziyette beni aradı. Ben de bu arada evlenmiştim doğumhanenin önünde kızımı ve eşimi bekliyordum. Aynı gün sen dünyaya gelmiştin telefonda baban ağlayan bir bebek sesi ile gardiyan diye konuşmaya çalışıyordu anneni kaybettiğimizi söyledi. Ses yakınlaştı sanki bir baktım karşı koridorda baban elinde de sen. Gözümden bir damla yaş düştü hemşire geldi aynı dakikada eşiniz sağlıklı ve çok tatlı bir kızınız oldu odaya çıkabilirsiniz. Baban bana baktı ve o an fark ettim elindeki adli tıp raporunu eve git dedim ona sakin ol ve oğlunu sakinleştir. Eve gittiğiniz o günden beri baban hep didindi çalışdı. Hem annen hem baban vardı senin. Çok uğraştı senin güzelce yetiştirebilmek için ve başardı da. Oğlum dedi bir damla daha yaş düştü gözlerinden sen ve baban; eşim ve kızım freni boşalan kamyonun savrulması yüzünden önce iki araba çarpışıp sonra o hız ile şarampole yuvarlanmışsınız. Beni aradılar o anları hatırlamıyorum diyebilirim gittiğimde teşhis istediler. Gördüğüm an beynimden vurulmuşa döndüm. Bir sesle irkildim. Gardiyan diye ağlayan 8 yaşında bir erkek çocuğunu ambulansa bindiriyorlardı. Sen o an benim bu hayattaki tek anım ve umut dalım oldun. Ambulans önde ben arkada hastaneye gittik gardiyan diye seslenişin tıpkı baban gibi idi. 72 saat boyunca komada kaldın uyandığında doktorlar her şey yolunda ama yaşadığı şok yüzünden hafızasında problemler ile karşılaşabiliriz. Uyandığında öğrenebileceğiz dediler. Sen başardın sapasağlam çıktın karşıma gardiyan dedin sen benim hayatımdaki tek sahip olduğum kişisin. Sen de dedim ve beraber evimize gittik. Aylar yıllar derken zaman geçti. Özlemim her arttığında sana baktım sen benim umut dalımdın. Bir gün bir telefon geldi iyi günler dedi titrek bir ses. Olmamalı dedim içimden devam ettim: Efendim… Oğlunuz ağır bir kaza geçirmiş onu şarompolün kenarında bulduk lütfen hastaneye gelin. Yine kalp atışlarımın hızlandığı korku dolu dakikalardı. Zaman yine geçmek bilmedi. Hastaneye vardığımda tam bu sefer yenik düştü dayanamadı oğlum derken kalp atışlarını duyduk. Başardık yine yenik düşmedin dedim ona. Sadece hafızan artık sadece o gün olanları hatırlayabiliyordu ama sen güçlü bir adamdın ve asla moralin ödün vermedin tamam dedin ve geçtin. O gün bir kez daha ,daha iyi anladım dostumun ne kadar cesur ve gerçekçi bir evlat yetiştirdiğini. Aynı tarihte ertesi yıl aynı komiser titrek bir ses tonuyla beni aradı ve dedi ki gardiyan oğlun hayvanları tekmeleyen adamı uzaklaştırmak isterken denize düşürdü ama kendisi hatırlamadığı ve anlatamadığı için kamera görüntüsü işe yaramıyor onu yanında bir hücreye koy ve kimseye bahsetme .Sana sorana kadar ona da hiç bir şeyden bahsetme dedi bana tamam dedim ve telefonu kapattım bu sefer yaşadığı acıdan beni bile unuttu tek umudumuz kendini ve o günleri hatırlamasıydı dedi ve sen başardın özgürsün oğlum ben gardiyan…