Sanat ve bilim, insanlığın en olağanüstü ve heyecan verici başarılarından ikisidir. İkisi de farklı nedenlerle. İnsan öyküsünü bizlere anlatan iki şey sanat ve bilim olmuştur. Sanat bize sanatsal akım ve hareketleriyle; bilim ise bilimsel keşiflerdeki ilerlemesiyle anlatmıştır bizlere kendi hikayemizi.
İlk başlarda birlikte olmaları imkansız olan iki ayrı konu olarak düşünür insan. Yani sizi bilmem ama ben ilk başta öyle düşündüm. Mesela bilim bize dünyayı ve evreni daha iyi anlamamız ve hayatlarımızı kolaylaştırmak için var olan bir dal gibi düşünülür; sanat ise eskiden günlük yaşamı belgelememek için kullanılırken günümüzde ise genellikle kendini ifade etmek için kullanılıyor. Ancak bu bakış açıları sadece yüzeysel bir analizin sonucudur. sizlere bu ikiliye daha derin bir bakış açısından bakmanızı sağlayacağım.
Sanat Nedir?
Sanatı basit olarak açıklamamız gerekirse sanatçının hayal gücünün bir ürünüdür. Sanat insanların başka insanların perspektifinden bakmasını sağlayan bir araçtır. “Art, is the act of telling a story through many different mediums.”(sanat, bir hikâyeyi birçok farklı mecra[bir olayın doğrultusu, bir işin gidişi] aracılığıyla anlatma eylemidir.) Birçok insanın aklına “sanat” dendiğinde güzel sanatlar gelir. ancak sanat sadece güzel sanatlar değildir. Hayır, sanat bundan çok daha fazlasıdır. Sanat müziktir! Sanat danstır… Sanat mimarlık ve edebiyattır. Elbette bundan çok daha fazlasıdır. Ancak biz şimdilik bilime geçelim.
Bilim Nedir?
Bilimi genellikle gözlem ve deney yoluyla doğal dünyanın sistematik analizi olarak tanımlarız.
bilim insanları bildiklerimizi bilmediklerimizi bulmak için kullanırlar ve bilmediklerimizi bulmak için kullanabilecekleri bütün kaynaklardan yararlanırlar.
Bilimsel çalışma bir hipotezi formüle etmek için sürekli gözlem yoluyla yapılır. ardından bu hipotezi kanıtlamak veya çürütmek için deneyler yapılır.
Bilim ve Sanat Arasındaki Farklar
Sanat ve bilim çok benzer olsalar da bir o kadar da farklıdır aslında ve bence çoğumuz bu farklılıkları az çok biliyordur. Yine de farklara değinmeden geçemem. Haydi sizlere bilim ve sanatı ayıran keskin ve kesin çizgileri hatırlatayım.
İlk olarak, bilim tamamen nesneldir. bir olgunun bilimsel olarak doğru kabul edilmesi için olgunun doğruluğunun kanıtlanması için bir dizi çalışma ve test yapılması gerekir.
Öte yandan sanat tamamen özneldir. Çünkü sanat doğa ve fizik kanunlarına bağlı değildir. Bu nedenle bir sanatçının sınırı yoktur.
Bilim aynı zamanda teoriktir. Çünkü üzerinde duracağı sağlam, nesnel ve sarsılmaz bir zemin, bir teori gerektirir. Ayrıca bir hipotezin bilimsel gerçek olarak kabul edilmesi için bir sürü testlerden ve deneylerden geçmesi gerekir.
yeniden sanatı ele alalım; sanatçı istediği duyguyu, hissiyatı, anı ve düşünceyi istedikleri şekilde, istedikleri zaman yansıtabilirler. Bu ifade kurşunkalemin yarattığı çizgilerden ibaret olabilir, gitar tellerinin yarattığı melodik bir tını olabilir yada kelimelerin bir harmonisi olabilir. hepsi bir arada bir sanat da oluşturabilir. Gönlünüzden o an ne geçiyorsa!
Son olarak sanat genel olarak oldukça kavramsaldır. sanatın var olması için bir teori lazım değildir. bu nedenle sanatın kanıtlanmasına da ihtiyaç yoktur. bir fikir olduğu sürece bir sanat eserini çürütmenin imkanı yoktur.
Bilim ve Sanat Arasındaki Benzerlikler
Şu an çoğumuzun merakla beklediği kısma gelmişizdir diye düşünüyorum. Ben kendim bu konuyu merakla araştırdım ve bu iki konunun bırakın benzerliklerin olmasını, yan yana durduklarında bile garip gözüktüklerini düşünmüşümdür hep. ikisi de oldukça ilgi verici konular olsa da ben ikisini de zihnimde farklı yerlere yerleştirmiştim. Şimdi gelelim son kısma, benzerliklere.
Tarihsel olarak hem sanat hem bilim insan inancının sınırlarını zorlamış, insanlığı ileriye taşıyan çalışmalar “saçmalık” diye niteliklendirilip hor görülmüştür. Ancak o “saçmalıklar” aslında zamanlarının çok ilerisinde fikirler olduklarından insanlar kabul etmemiş, güvenli, bildikleri alandan çıkmak istememişlerdir.
Hem sanatçı hem de bilim insanı rolleri yaratıcı roller olarak görülebilir çünkü iki rol de yeni, orijinal fikirler geliştirmeye ve yerleşik sınırları zorlamaya odaklıdır.
Fotoğrafın babası Nicéphore Niépce’yi ele alalım, o hem bir bilim adamı hem bir mucit hem de bir sanatçıydı. Şu an belki Niépce’nin ne kadar harika birisi olduğunu düşünüyor, bu kadar fazla işi bir anda yürütüp, yine de iş güçlerinin altında ezilmeyip fotoğraf makinesini icat ettiğine hayran kalıyorsunuzdur. Ancak belki de bütün işleri birbirleriyle bağlantılıydı. Belki bir mucit olması için bir bilim insanı olması gerekiyor, tasarımlarını kesinleştirmek için önce yaratacağı aleti çizmesi gerekiyordu. ayrıca içinde yaratma tutkusu olan bir insanın bu üç işi birlikte yapması aslında olağan bir şey olarak görülebilir. Elbette Niépce’yi küçük görmüyor, ona büyük saygı duyuyorum.
Elbette hem bilim insanı hem sanatçı olan kişilerin listesi Niépce’yle sınırlı kalmıyor, birçok farklı insanla uzayıp gidiyor. mesela Leonardo Da Vinci. çoğumuzun bildiği ve hayran kaldığı bir sanatçı ve bilim insanı değil mi? Devam edeyeyim, Maria Sibylla Merian, Samuel Morse, Ralph Eugene Meatyard, Anna Atkins, Santiago Ramón y Cajal, John James Audubon ve çok daha fazlası.
Temelde, her ikisi de çevremizi ve duygularımızı daha iyi kavramak ve bunlara bir açıklama getirmek için yapılan insan girişimleridir.
Her iki dalı da bir merak duygusu yönetmiştir. İki bilimde de keşfetmeye yönelik güçlü bir istek vardır. Mevcut duruma eleştirisel bir bakış ve bilgiye açlık vardır.
Kaynaklar
https://tr.linkedin.com/pulse/sanat-ve-bilim-aras%C4%B1ndaki-ili%C5%9Fki-tink-teknoloji-ve-insan-kolejler#:~:text=Bilim%20ve%20sanat%20aras%C4%B1ndaki%20ili%C5%9Fki,bilim%20birbirini%20geli%C5%9Ftirmek%20i%C3%A7in%20%C3%A7al%C4%B1%C5%9Fabilir.
https://www.eden-gallery.com/news/art-vs-science