Perdesiz küçük penceremden sızan güneş ışıklarıyla gözlerimi yeni bir güne açtım. Güneşin kavurucu sıcağından bugün de bir damla yağmur yağmayacağını hissediyordum. En son bir gün önce içtiğim çamurlu suyun ve iki gün önce yediğim bir dilim ekmeğin doyuruculuğunun kalmadığını, midemdeki guruldama ile anladım. Açlığımın gitgide büyüdüğünü fark ettim. Kalkmaya çalıştım fakat kaburgalarımdaki ağrı ve karnımdaki acıkma hissi benim yataktan doğrulmamı dahi oldukça zorlaştırıyordu . Yatak dediğim ise annemin hazırladığı kuru hasırdan yapılmış bir tahta parçasının üzerine örtülen kumaştan ibaretti. Bir parça ekmeğin ve bir bardak suyun hayaliyle doğruldum . Evin orta kısmına gittim fakat tahmin ettiğim gibi orada da hiçbir şey yoktu. Anneme seslendim fakat cevap alamadım. Muhtemelen su ve yiyecek bulmak için dışarı çıkmıştı. Babam ise beş on kuruş kazanabilmek için erken saatlerden beri çalışıyor olmalıydı .Bazen bir inşaatta ,bazen de ağır toprak işlerinde saatlerce güneşin altında çalışır yine de eve geldiğinde bize gülümseyerek sarılmayı ihmal etmezdi .
Evin arka kısmından kardeşimin sesini duydum ve koşarak yanına gittim. Uyuyordu ama sanki bir eliyle su içiyor öbür eliyle de yemek yer gibi yapıyordu .dudaklarından dökülen sözleri duyunca içim daha da çok acıdı. “Bak abla su hemde buz gibi, pasta da var hadi yesene.. “ .içim parçalanıyordu ama bir şey yapamazdım. onu da aç ve susuz bir sabaha uyandırmak zorundaydım .Yalnız kendime de bir iyilik yaparak on dakika onun rüyalarına ben de ortak oldum ve kardeşimin omzuma dokunup “Abla uyan çok susadım “diyen acıklı bakışlarıyla gerçek hayata geri döndüm. Koşarak evden çıktım tek umudum komşularımızdı. Fakat kimin kapısını çalsam umutsuzluk ve acıyan bakışlarla yüzüme geri kapandı.Onlar da aç, onlar da susuz, onlar da bizim gibi yardıma muhtaç idi.
Eve döndüm ve kardeşimi avutmak amacıyla “ Merak etme annem birazdan bize su ve ekmek getirecek “ dedim ve ev işlerini yapmaya başladım. Ev oldukça kötü durumdaydı. Yatakları topladım . Hava o kadar sıcaktı ki dışarıda bir damla suya bizim gibi hasret kedi ve yavruları da ümitsiz gözlerle bana bakıyordu .Söz dedim ” Annem su getirince biraz sana da vereceğim”. Ardından kardeşimle oyun oynamaya başladık ikimiz de hayallerimizden bahsetmeye başladık. İkimizin de tek ortak hayali temiz su ve bir dilim ekmekti. Ama konuyu değiştirerek ona daha keyif verici şeyler yaptırmaya başladım. Kum ve taşla oyunlar oynayarak birazcık açlığımızı ve susuzluğumuzu dindirmeye çalıştım.
Biraz daha zaman geçti fakat artık benim de dayanacak gücüm kalmamıştı. Kurumaktan yarılmış dudağımın verdiği acıyı hissetmeye başladım. Tam o sırada annemin terlik seslerini duydum ve kalan son iki damla gücüm ile kalktım. Annem ve babam gelmişti annemin yüzünde kocaman bir gülüşü vardı, gamzeleri sanki kocaman bir çukurmuş gibi görünüyordu. Kahverengi gözleri zafer kazanmış bir kumandan gibi bakıyordu. Babam ise gururlu ve onurlu şekilde elinde daha hiç görmediğim kadar şeffaf bir bidon su ve mis kokulu sıcak bir ekmek ile gözlerime bakıyordu. Sanki bir rüyadaydım ve bir el beni bu rüyadan uyandıracakmış gibi geliyordu. Ve arkamdan gelen kardeşim ile bunun bir rüya olmadığını anladım. Kardeşimin o suyu içerken ki mutluluğunu görmek benim için dünyalara bedeldi.
Hepimizin karnı günlerdir olmadığı şekilde doymuş suya biraz da olsa hasretimiz dinmişti. Kendimi dünyanın en şanslı insanı gibi hissediyordum . Hava kararana kadar içimdeki temiz suyun tatlı ferahlığı ve bir parça ekmeğin mutluluğu ile zamanın nasıl geçtiğini fark bile etmemiştim. Hava kararmış, yatma vakti gelmişti. Artık güzel bir uykuya dalacaktım.Unuttum sanıyorsanız yanılıyorsunuz .Dışarıdaki kedi ve yavruları da bu gece huzurlu ve tok olarak uykuya daldılar bile.