Bir Küre Binbir Küreselleşme

20. ve 21.yüzyıl herkesinde bildiği üzere tarihin en acımasız savaşlarının olduğu,insanların acılar yüzünden dost olduğu ve en önemlisi de  ilk kez çıkarcılığın önem kazandığı bir dönem olmuştur.Devletler kimi zaman refahları için  ortak çalışmış,kimi zamanda farklı amaçlar için can vermişler hatta en güçlü ikili ilişkiler de sıkıntılar yaşamışlardır.Bunların temelinde de birçok diplomatik ve askeri hatalar rol almaktadır.İnsanoğlu da bu olayları merak etmeden duramamış ve bütün bu eylemler küreselleşme altında toplamıştır.

Küreselleşmeyi daha net bir tanımla anlatmamız gerekirse ürünlerin, fikirlerin, kültürlerin ve dünya görüşlerinin alış verişinden doğan bir uluslararası bütünleşme sürecidir diyebiliriz.Küreselleşme kavramı ilk kez İngiliz İktisatçı W.Foter’in 1833’de yazdığı dünya üzerindeki kaynakların dağılımı ve kullanımı konulu bir makalede kullanılmış olsa da yaygınlaşması 1914’leri bulmuştur.Küreselleşmenin temel amacı  yalın toplumsal gerçekleri oldukça aşan spekülasyonlar, varsayımlar, güçlü toplumsal imgeler ve metaforlar üretme kapasitesiyle olağanüstü bir  manipülasyon ve mobing yaratmaktır.Bunun en basit örneklerinden biri de Amerika ile Çin arasındaki pazar arayışındaki savaştır.Bu savaş ,hem insanları mutlak bir baskıya sokmakta hemde onların en iyisini seçmeye zorlamaktadır.Bu yargılara dayanarak sebepleri başlıca serbest ticaret,liberalleşme ve iletişim devrimi olarak belirtmekte bir hayli doğrudur.Size burada alternatif bir soru yöneltecek olursam,küreselleşme bir bütünleşme süreci midir yoksa bir farklılık süreci mi?

İlgili resim

Günümüz Dünyasının hala tam bir sonuca varamadığı bu teorem hakkındaki görüşler genel olarak ikiye ayrılır.Bunlardan birisi devletlerin birbirlerine benzeyeceğini savunurken diğer teori ise toplumların kendilerini özgür bir şekilde ifade etmesi yönündedir.Bu iki tarafın görüşlerinin ikisi de kişisel olduğu için saygıyla yanaşılması gerekirse de birçok modern tarihçi ve profesörler özgür bir şekilde ifade etmesini kabul etmektedir çünkü onlara göre farklı kültürler,farklı ideolojiler süregelmeseydi Dünyadaki yaşam tipi herkes için aynı olacaktı ki bu da kapitalizmin ve küreselleşme terimlerini oluşturmayacak;savaşlar,kıtlık,fakirlik kavramları herkes tarafından benimsenecekti.

İlgili resim

Benim de görüşüm devletlerin kendi farklılıklarını ifade etme süreci olacaktır ve görüşümü birkaç basit örneklerle anlatmam gerekirse ilk olarak herkesin bulunduğu ortamı dikkatli bir şekilde incelemesini istiyorum.Kıyafetten telefona,telefondan kozmetik malzemelerine kadar herkesin kullandığı ürünler ve markaları elbetteki farklı olacaktır.Şimdi size soruyorum,küreselleşme süresinde herkes birbirine benzer mi? cevabı bana göre hayırdır çünkü bu yeni Dünyadaki düzende kimin gücü,parası,kaynakları daha fazlaysa o her şeyde söz sahibidir.Misal,neredeyse coğumuz kışın Caterpillar,Harley-Davidson,Ugg gibi gelişmiş ülkelerin ayakkabı markalarını giyiyoruz hatta tapıyoruz. Hiçbirimiz bir Arap ya da bir Çin ayakkabısını giymek istemiyor,daha pahalı olarak zihinlerimize manipüle edilmiş en son,en yeni modelleri seçiyoruz.Bu noktada haksız olduğumu düşünen kişilere baska bir örnek vermemiz gerekirse madem bu bir birleşme süreci neden devletler aralarında birleşemiyor,neden birinin kültürel ögeleri ağır basıyor? bunun birçok nedeni olmakla birlikte yine çıkar meselelerine ve devletlerin birbirlerine olan saygı ve diplomasi  yoksulluğuna bağlıyoruz maalesef.

İlgili resim

Sonuç olarak küreselleşme, devlet yapıları üzerinde olumlu ya da olumsuz nitelikte birçok etkilerde bulunmuştur. Devletleri daha da birleştireceğini öne sürenlerin yanı sıra ; diğer taraftan da devletlerin kendi farklılıklarını ifade edeceklerini söyleyenlerde olmuştur.Bu görüşler tartışıladursun,küreselleşmenin hayatımızın her alanına karıştığını unutmamalı daima insanlığı iyiye ve doğru sistemlere yönlendirmeliyiz.

(Visited 499 times, 1 visits today)