Bazen insanları mevsim olarak ayırırım.İlkbahar dediklerim neşeli ,gülümser,pozitif insanlar olur.Yazlar ise hayatı eğlenerek yaşayan, vurdum duymaz insanlardır.Sonbaharlar depresif olarak tanımlayabilceğim insanlardır.Son olarak da kış. Bu insanlar çok farklıdır,çok özeldir bu insanları tanıdıkça yeni yönlerini keşfedersiniz, hiç ummadığınız , tahmin bile edemediğiniz yönlerini.
Kışın verdiği yetkiye dayanarak yağan karı izliyordum . Odamdaki pencere küçük fakat bir o kadar da şirindi. Odamdaki en güzel köşemdi burası. Bense kıştım. Yani kendimi böyle tanımlıyodum en azından. Yağan kar bütün sokakları kapatmıştı. Dışarıda durmak imkansızdı. İnsanlar bu duruma çok üzülüyordu. Bense bu durumdan gayet memnundum. İnsanlar yılbaşında dışarı çıkmak, eğlence mekanlarına gitmek istiyorlardı fakat hava koşulları buna izin vermiyordu.Kışa kızıyorlardı ellerinden eğlencelerini almış gibi öfkeliydiler ona. Bense sıcacık evimde, fırından gelen yılbaşı kurabiyelerimin kokusuyla ve örgümle çok mutluydum. Hiç bir zaman yılbaşlarını dışarıda kutlamayı sevmemişimdir. Yılbaşı sıcak bir ev ortamı gerektirmez miydi? Küçük evimizde iki kişi yaşıyorduk. Ev arkadaşım Sibel kendisi kesinlikle yazdı . Üniversiteyi şehirdışında okumak zor olucaktı biliyordum fakat ev arkadaşımın çok tatlı bir insan olması bunu kolaylaştırıyordu. Küçük oturma odamızı yılbaşı süsleriyle donatmıştım. Kendimle gurur duyuyordum (Sibel’in aksine ).Sibel evi süslememi saçma bulmuştu. “Zaten dışarıda olacağız.Ne gerek var böyle şeylere. Sokakta her yer süslenmiş zaten .” gibi cümleler kurmuştu. Fakat ben inadım inat bir insandım. Oturma odamıza geçip Sibel ‘ in yanına oturdum. Çok mutsuzdu, yılbaşı için yaptığı tüm planlar mahvolmuştu. Üstünde kırmızı simli elbisesiyle(nasıl asla üşümüyor bilmiyorum) koltukta somurtuyordu. Yeni yıla girmemize 1 saatten az bi süre kalmıştı. Bilirsiniz bi laf vardır yeni yıla nasıl girerseniz yılınız öyle geçermiş. Bu yüzden iyi bir arkadaş olarak benim görevim Sibel ‘ in moralini düzeltmekti . Fırındaki kurabiyeler aklıma geldi ve bunun onun moralini az da olsa düzelticeğini düşündüm. Fırından çıkardığım tepsiyle birlikte bütün ev kurabiye kokusuna boğuldu. Noel Baba ‘lı tabağımızım üzerine üç tane kurabiye koyup Sibel’ in yanına gittim. Sibel bu süprizimi görünce mutlu oldu ve yanağıma kocaman bir öpücük kondurdu. Kurabiyeleri ağzına tıkarken bir yandan da konuşuyordu.
-Saye bak yılbaşı için dileklerimizi yazıp atıyormuşuz uzaya gönderiyorlarmış. Dileklerimiz gerçekleşiyormuş. Biraz pahalı ama olsun denemekten ne zarar gelir.
Ona bunun insanları dolandırmaktan başka bir işe yaramadığını anlatmış olsam da beni dinlemedi ve parasını böyle bir şey için harcadı. Dileğin ne diye sorduğumda ise “ Keşke yaz olsa” dedi .
Aradan dakikalar geçti nihayet o an gelmişti. Yeni yıla girmemize saniyeler kalmıştı tam o anda camda ki görüntü dikkatimi çekti. Dışarıda hiç kar yoktu. Hatta karı bırakın dışarısı soğuk bile değildi. Ne olduğunu şaşırmış bir şekilde cama bakarken. Sibel ‘in attığı çığlık dikkatimi o yöne doğru çekti. Sibel evin içinde dileğinin gerçek olduğunj söylerek bağırıyordu. Onu böyle mutlu görmek ne kadar beni de mutlu etse de bütün hayallerimin gözümün önünde yıkılması içimdeki karları da eritmişti ( keşke iyi anlamda olsa).Sibel koşarak evden çıktı . Bense elimde kurabiyelerimle önümde açık olan televizyondaki geri sayıma bakakaldım.
Hayat bazen acımasızdır. Farklı insanlar bazen değer görmez. Herkes yazları sever mesela kimse kışa değer vermez. Oysa soğuk kışlara kucak açarsanız sizi üşütmez aksine kolları altına alır ve ısıtır. Farklı olmak , herkes gibi olmamak, soğuk olmak belki karları eritmez ama kardan adam yapıp eğlenebilmeniz için bir şans doğurur.
BİR KIŞ HİKAYESİ
(Visited 14 times, 1 visits today)