Her şey bir cuma günü başladı. Üç arkadaşım ve ben hafta sonuna ödev olmadığı için kampa gitmeye karar verdik. Daha gitmemize bir gün olmasına rağmen hepimiz çok heyecanlıydık. Teneffüslerde oraya neler götüreceğimize ve kimlerin neler götüreceğine karar verdik. Ben çakmak, tencere ve çatal bıçak getirmekten sorumluydum.
Cumartesi günü oldu ve herkes sorumlu olduğu eşyaları getirdi. Sabah on birde yola çıktık. Saat ikide kamp yapacağımız yere vardık. Vardıktan sonra herkes nereye yerleşsek diye düşünürken, benim aklımda nasıl yemek yiyeceğiz, sorusu vardı. Güzel bir düzlük bulduktan sonra oraya yerleştik. Geceyi geçirmek için hazırlıklara başlamamız gerekiyordu çünkü hava kararmaya başlamıştı bile. Görev dağılımı yaptık, ben ateş yakmak için odun toplayacaktım, arkadaşlarımdan ikisi yemek pişirecekti, diğer arkadaşım ise balık tutacaktı. Ben odun toplamak için yanıma el arabası, küçük bir bıçak ve el feneri almıştım. Odun toplamak için geldiğimiz yoldan gittim. Yerde dalları kırık olan bir kütük bulmam çok uzun sürmedi. Yanıma aldığım bıçakla kütüğü taşıyabileceğim şekilde parçalara ayırdım. Tam geri dönecekken bir şey fark ettim. Hava kararmıştı ve geri dönüş yolunu hatırlamıyordum. Önce arkamı dönerek dümdüz yürüdüm belki geri dönerim diye ama ne etraf görünüyordu ne başka bir yer. Aniden el fenerimin olduğu aklıma geldi. El fenerimle etrafta dolaşmaya başladım ancak her yer aynı gibi geliyordu, sanki daireler içinde dolanıyormuş gibiydim. Bağırıp yardım istemek son çaremdi, ama etraftaki hayvanları çeker diye çok korkuyordum. Korkumu bir kenara atıp son ses bağırdım. Arkadaşlarımın gelmesi on saniye falan sürdü. Onlar da beni arıyorlarmış meğerse. Beni kampa götürdüler ve arkadaşımın tuttuğu balığı yiyip yattık. Bu kadar maceranın yeterli olduğunu düşünerek sabah erkenden eve doğru yol aldık. Kısacası odun toplamak için çok uzaklaşmayın.
Bir Kamp Macerası
(Visited 5 times, 1 visits today)