Sıcak bir yaz günüydü ve yaz okulumuzda ilk kez kamp düzenlenecekti. Heyecanla eve koşup anneme kamp için gerekli dilekçeyi imzalattım ve ardından eşyalarımı toparlamaya başladım. Ertesi sabah erkenden kalkıp okula vardım, dilekçemi öğretmene teslim ettim ve hemen otobüse koştum.
Yaklaşık bir buçuk saatlik bir yolculuktan sonra ormanlık alana ulaştık. Akşamüstü olmak üzereydi ve öğretmen herkese görevlerini vermişti. Bana düşen görev odun toplamaktı. Odunları toplamak üzere yola çıktım fakat bir süre sonra kampı bulamadığımı fark ettim. Yaklaşık bir saat boyunca kampı aradım ama hiçbir iz bulamadım. Geceyi tek başıma geçireceğimi o an anladım.
Açık bir alan bulup oraya yerleştim. Şansıma, acil durum için taşıdığım küçük sırt çantam yanımdaydı. Çevreden topladığım odunlarla hayvanlardan korunmak için bir ateş yaktım. Daha sonra uzun odunlar toplayıp kendime minik bir çadır iskeleti oluşturdum. Üzerine örtmek için büyük ağaç yaprakları topladım ve bir tür barınak kurmuş oldum. Ancak yiyecek ihtiyacım vardı. Ormanın derinliklerine meyve toplamaya gittiğimde neredeyse hiç meyve bulamadım ve barınağıma eli boş döndüm. Bu moralimi bozdu ancak çantamda bulduğum bir şekerleme paketi ile açlığımı biraz olsun dindirdim. Ayrıca, saatlerdir su içmemiştim ve mataramdaki suyu bitirmiştim. Mecburen bir su kaynağı aramaya koyuldum. Kısa bir mesafe yürüdükten sonra yakınımda bir gölet buldum, mataramı doldurup barınağıma döndüm. O gece iyi bir uyku çektim.
Ertesi sabah çantamı alıp kampı aramaya koyuldum. Gökyüzünde gördüğüm dumanı takip ettim ve sonunda kampın büyük ateşini buldum. Hemen oraya doğru koşup olanları herkese anlattım. O kadar yorgundum ki benim yokluğumu fark etmemişler bile.
Bu, benim için unutulmaz bir tecrübe oldu. Orman gibi bilinmeyen büyük bir alanda tek başıma bir daha dolaşmamaya hem kendime, hem aileme, hem de öğretmenime söz verdim. Şanslıydım ki gece başıma kötü bir şey gelmedi; ancak yırtıcı hayvanlar, soğuk hava ve açlık gibi nedenlerle çok daha kötü durumlar yaşayabilirdim.