Kadın sevgidir, kadın duygudur, kadın kelimedir, dildir, tendir, gönüldür, detaydır, şefkattir, neşedir, hayattır, kadın candır. Sadece bir kelime bu kadar hata daha çok anlam yükleyebiliyoruz. Peki anlamlar onların hayatını ne derece etkiliyor?
Kadınların küçümsenmesi çok eskilere, geçmişe dayanmaktadır. Toplumdaki yerini değiştirmek için erkek anlayışın ileri sürdüğü bu etkenin yanında kadının yetersiz bir canlı olması da bu düşünceye ortam hazırlamakta. Örneğin Schopenhauer ve Strindberg kadınlara olan bu tarz düşüncelerini kendi yazılarında ve eserlerinde yer vermişlerdir.
“Kadınlar, çocuk ile gerçek anlamda bir insan olan yetişkin erkek arasında bir orta nokta, bir aşamadırlar.”
-Arthur Schopenhauer
Onun bu görüşünü şekillendiren annesiyle, hayatındaki ilk kadınla, olan ilişkileridir tabii bunu da göz ardı edemeyiz.
Weininger’a göre kadın zayıflıktır. Çünkü kadını güçsüz ve insanlığın üst mertebesine ulaşacak özellikleri taşıyamayacak bir varlık olarak nitelemekte. Ona göre kadınlar kendilerini doğurganlığa adadıkları zaman gerçek anlamda kadınlık özelliklerini taşımakta. Bir sanat ortaya koyan kişilerin böyle düşündüğünü gördükçe insanlar arasında ortaya çıkan kadınlık kavramının da bu derece yanlış sularda yüzdüğünü görmek açıkçası benim bu durumu
yadırgamamı önlüyor.
Kadın…Kadın bilinenlerin aksine o kadar çok güçlü bir kavramdır ki olası bir şeyin onu engellemesine, durdurmasına karşı çıkacak kadar özgüvenli, bir o kadar da kendi emeli için canını dişine takıp istediğini koparacak, hayalinin peşinden gidecek ve onu hiç bırakmayacak bir azme ve özelliğe sahiptir. Yani kadınları sadece birer eş ya da anne görmek onlar için yapılacak en kötü benzetmedir. Çünkü bir kadının elinden hayallerini almak, kaplanın yanından yavrusunu almak kadar tehlikelidir.
Geçmişte yapılan onca tehdit ve yasaklamalara rağmen hiçbir zaman okumaktan vazgeçmeyen kızlar için bir ışık olan Mustafa Kemal Atatürk’ün sayesinde şu anda, bizim için yolumuzu aydınlatan o inanılmaz adam sayesinde bir kez daha bunu kanıtlayabiliriz. Mustafa kemal kızı Sabiha Gökçen’in ideallerinin peşinden koşması için onun hep yanında olmuş, desteklemiştir.
Kadınlar bir araç değil amaçtır. Yemeği yapmak, evi temizlemek, alış veriş yapmak ya da çocuğu pışpışlayıp uyutmak sadece bir kadının görevi değildir. Eğer bu düşünce zinciri kırılırsa sorunlar ortadan kalkar. yani ev işlerinin yetişmemesi kadının çalışmasından kaynaklanmadığı empoze edilmeli.
Kariyerde çok büyük gelişmelere adım atan kadının gücü her geçen gün kendini yenilemekte ve üstüne daha da fazlasını katarak ilerlemekte. Bu muazzam becerilere sahip kadınların sadece belirli alanlarda bulunmalarını istemek yapılabilecek en büyük acımasızlık olur.
Kadınları sadece gül vererek mutlu etmeye çalışmak yerine, onlara destek olarak gerçekçi çözümlere geçelim. Bu konuda da herkese ayrı ayrı roller düşmekte. Buna onlara inanmakla başlayabiliriz.