Geçen gün bir Japon masalı okudum, bu masalı sizlerle paylaşmak istedim. Bu japon masalı uzak bir yerde aynı gün ve aynı saatte doğmuş iki adamın hikayesini anlatıyor. Bu iki adam da çok mütevazi ailelerden gelmiştir. İlginç bir şekilde douğştan her ikisi de aynı kusura sahiptirler, alınlarında büyük bir yumru vardır.
Bu masaldaki iki kahramandan birinin adı Tse’dir. Tse, çok kibirli bir ailenin çocuğudur. Bu aile kendi ailelerinin dışında kalan kişilerden üstün olduklarını düşünürler ve başkaları ile rekabet etmekten keyif alırlar. Masalın diğer kahramanının adı Yung’dır. Yung mütevazi ve huzurlu bir aileye sahiptir. Ailesinin bütün üyeleri birbirlerine ve başkalarına sevgi dolu ve kibar davranır. Birinci kahramanımız Tse’nin ailesi çok kibirli olduğundan ailenin yeni üyesinin fiziksel kusuru nedeniyle çok utanmış, ve yumruyu yok etmeye çalışmışlar ancak çabaları bir işe yaramamıştır. İkinci kahramanımız Yung’ın ailesi iste çocuklarının fiziksel kusuru nedeniyle daha fazla sevgiye ihtiyaç duyacağını düşünmüşler ve ona değerli olduğunu, alnındaki yumrunun utanılacak bir şey olmadığını öğretmişler. Tse; ailesinin kendisinden utanması, mümkün olduğu kadar onu gizlemeye çalışmaları, alnını şapkalarla kapatmaları nedeniyle kendini çok şanssız hissetmiş ve zamanla öfkeli ve mutsuz bir insan olmuş. Yung ise neşeli ve meraklı bir genç adam olmuş aynı zamanda cesur ve maceracı imiş. diğer taraftan Tse diğer insanlardan nefret ediyor, öfke duyuyor ve neden bu kadar şanssız olduğunu anlamıyormuş. Bir gün Yung ormana gitmiş ve farkına varmadan gece olmuş, Yung orada kalmaya karar vermiş. Ormanda şenlik sesleri duymuş ve dikkatlice şenlik ateşine yaklaşmış. Ateşin etrafında dans eden olağan üstü varlıklar görmüş. Bunlar orman ruhlarıymış. Yung önce çok korkmuş ama dans öyle eğlenceli gözüküyormuş ki dayanamayıp o da dans etmeye başlamış. Ruhlar Yung’ın coşkusunu çok beğenmişler. Güneş doğana kadar onunla dans etmişler ve eğlenmişler. Sabah veda zamanı geldiğinde gitmesini istememişler, bunun için de alnındaki yumruyu almışlar. ” Bir daha yanımıza gelip bizimle dan et diye yumruyu saklayacağız.” demişler. Yung böylelikle yumrudan kurtulmuş. Köye alnında yumru olmadan gittiğinde kimse anlattıklarına inanamamış. Tse bu olayı duyunca, Yung’dan kıyafetlerini ödünç istemiş ve onun yerine geçerek ormana ruhları görmeye gitmiş. Böylelikle o da yumrudan kurtulmayı düşünüyormuş. Ormana girmiş, ruhların sesini duymuş ve bir an önce orman ruhlarının alnındaki yumruyu almasını istiyormuş. Onun için başka hiçbir şeyin önemi yokmuş. Bu yüzden dans etmemiş ve eğlenceye katılmamış. Ruhlar, onu eğlenceye katmaya çok uğraşmışlar ama her seferinde sinirlenip kendini geri çekmiş. Güneş doğmak üzereyken orman ruhlarından biri yanına gelmiş ve alnına kendilerindeki diğer yumruyu da ekleyerek “Yumrunu al git, bir daha da geri gelme.” demiş. Tse alnında iki yumru ile köye geri dönmüş. İşte o zaman herkes neşenin, cömertliğin, bol şans getirdiğini öfke ve bencilliğin ise sadece kötü şans ve yalnızlık getirdiğini öğrenmiş.
Ancak bu masaldan sadece neşe ve cömertliğin önemini değil, aynı zamanda kabul ve değer görüp vermenin bireyin yaşamını şekillendirmesinde ne kadar önemli olduğunu, kişinin kendi ile barışık olmasının kusurlarının ve sorunlarının arkasına saklanmak yerine onları kabul ederek önemli olanın insanlarla doğru iletişim kurmak olduğunu da anlıyoruz. Ayrıca ilişkilerde önce etkin dinleyebilmek, kendimizi iyi tanımak ve verdiğimiz tepkilerin karşı tarafa doğru geçip geçmediğini algılamak da kendimizi iyi hissetmemize neden olur. Bunların dışında kendimize zaman ayırmak, planlı bir hayat da yaşam içerisindeki yorgunluklarımızı hafifletebilir.