Herkesin hayatta gerçekleştirmek istediği hayalleri vardır. Kimisi hayallerini gerçekleştirmek için gecesini gündüzüne katarak çalışır kimisi ise üstüne bu kadar düşmez. Bir şeyi çok istemek ve onun gerçekleşmesi için yapılması gerekenleri göz önünde bulundurduğumuzda bu konuda temel olarak iki ayrı görüş olduğunu görürüz. Çekim Yasası ve Murphy Kanunları bu konuda farklı görüşlere sahiptir. Peki hangisi sizce daha mantıklı ve doğru?
Murphy Kanunlar, herhangi bir bilimsel veriye dayanmaz ve bir kanıtı yoktur. Bu kanunlar daha çok özdeyişler gibidir. Murphy Kanunları’nın temeli şu söze dayanır:
-
- “Eğer bir işi halletmek için birden fazla olasılık varsa ve bu olasılıklardan biri istenmeyen sonuçlar veya felaket doğuracaksa; kesinlikle bu olasılık gerçekleşecektir.”
Aslen Finagle Kanunu olarak geçen ve daha yaygın olarak bilinen bir söz ise şöyledir:
- “Ters gidebilecek her şey, ters gidecektir.”
Edward Murphy’in bu kanunlarından aşağı yukarı elli tane bulunur ve bunlardan birisi de “Bir şeyin olma olasılığı, isteme olasılığı ile ters orantılıdır.”dır. Uzun zamandır bir şeyi çok istediğimizde fakat zamanı geldiğinde ve istediğiniz şeyin sonunda gerçekleşeceğini düşündüğünüzde karşınıza beklenmedik bir sürü sorunun çıktığı ve her şey ters gider ya da herhangi bir şeyi başarmak için çok çalıştığınızda hak ettiğiniz karşılığını alacağınızı düşündüğünüzde tamamen kötü şansınızdan dolayı isteğiniz şeyi başaramadığınız gibi zamanları düşündüğümüzde her ne kadar bu kanun genelde doğruymuş gibi hissettirse de bence gerçek bu şekilde değil. Neden o şekilde düşündüğümü söylemeden biraz da Çekim Yasası’ndan bahsetmek istiyorum.
Çekim Yasası da herhangi bir bilimsel veriye dayanmaz ve her ne kadar yasa olarak adlandırılsa da daha çok sözdebilim gibidir. Bu yasaya göre evrendeki her şey ki buna düşüncelerimiz de dahil olmak üzere saf enerjiden oluşmuştur ve bu sebeple de bu yasa olumlu veya olumsuz düşüncelerin bir kişinin hayatını olumlu veya olumsuz yönde etkileyebileceği inancıdır. Dolayısıyla her ne kadar pozitif olursanız eğer yaydığınız enerjiden dolayı bu size pozitif bir dönüt verecektir. Peki evrene bu enerjiyi nasıl verebiliriz?
Öncelikle pozitif bir düşünce yapısı oluşturmamız gerek. Bunun için istediğiniz şey gerçekleşmişcesine davranmak – hayallerinizin gerçekleştiğini gözümüzde canlandırmak ve beynimizi buna ikna etmek gibi-, meditasyon yaparak negatif düşünceleri uzaklaştırmak, pozitif anlamlı kelimeler kullanmak ve sahip olduklarımıza şükretmek gibi şeyler yapmayız. Sonrasında ise bir hareket almak adına yapabileceğimiz birkaç şey var. Mesela hedeflerimizi bir yere listeleyerek ya da hayallerimiz hakkında hedef panosu- hedefleriniz olduğu fotoğraflarla dolu bir pano olarak düşünebiliriz- gibi bir şey oluşturmak ve her gün bu listeyi okumak ya da panosuna bakmak ve onlara kısa bir süre odaklanmak ve her bu hedefleri gerçekleştirmek için küçük adımlardan başlayarak bir aksiyon almak.
Her ne kadar Çekim Yasası bize çok iyimser gözüküyormuş ve aslında bu yöntemler işe yarıyormuş gibi gelmese de ki aslında düşündüğümüzde çok isteminin ve çalışmanın her zaman işe yaramayacağını düşünsek de bize bence yanılıyoruz.
Bu evrendeki her şeyin enerjiden oluştuğunu ve bu enerjiyi isteklerimiz doğrultusunda yönlendirebileceğimizi düşünüyor ve bu sebeple Çekim Yasası’nın doğruluğuna inanıyorum. Farklı bir bakış açısından olaylara bakacak olursak şöyle düşünebiliriz: Bir şeyin gerçekleşme olasılığı ile isteme olasılığını söyleyen Murphy Kanunu’na inanıyorsanız da beyninizi buna ikna etmişsiniz demektir ve her ne kadar çalışıp çabalasanız ve çok isteniz de gerçekleşmeyeceğini düşünürsünüz. Bu da aslında evrene negatif enerji yaymanıza sebep olur ve biliyoruz ki bu durum da Çekim Yasası gereği bize negatif bir şekilde geri döner. Ve bence bu da aslında insanların Murphy Kanunu sandığı şeyin aslında Çekim Yasası’ının bir sonucu olduğunu kanıttır.