Tevazu, hayatın çoğu alanında insan egosunun önünde bir barikat görevi gören ve insanın “kendini büyük görecek kadar küçülmemesini” sağlayan bir erdemdir. Erdemlerin en yücelerinden olmakla beraber doğru anlaşıldığında insanın her türlü kompleksini yok etme potansiyeline sahiptir. Alçakgönüllülüğün bu özelliklerinin yanı sıra bu konuyla ilgili öne çıkan iki farklı görüş vardır: Montaigne’in “Kendini olduğundan az göstermek tevazu değil budalalıktır.” sözü ve Mevlana’nın “Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken sen ‘hiç’ ol.” sözü. Peki, bunlardan mantıklı olan hangisidir?
Montaigne’in sözünde kastetmek istediği asıl şey insanın tevazu adı altında kendini küçültmesi ve kendine verdiği değeri azaltmasıdır. Tevazu adı altında kendini değersizleştiren ve kendini ezmeye kadar giden insanlar özgüvenlerini kaybeder ve kendisinin zaten sahip olduğu özellikleri psikolojik olarak da yavaş yavaş yitirmeye başlar. Bu safhada insanlar tevazu seviyesini çoktan aşıp kendilerini ezmeye ve kendilerini aslında olduklarından küçük görmeye başlamışlardır. Bu hiç sağlıklı bir durum olmamakla beraber zaten aciz olan insanı olduğundan daha aciz bir hale getirir ve kendini olduğundan küçük gören insan hayatta hiçbir işlevi olmadığını, hiçbir şeyi başaramayacağını düşünerek kendinde olan potansiyeli unutur. Kısacası kendini kendi kafasında bitirir. Bu daha da ileri safhalarda insanların psikolojik olarak çökmesine kadar gider ve bir depresyon durumu kişiye hakim hale gelir. İşte bu yüzden Montaigne’in sözü tartışılmaya ve düşünülmeye değer ve hatta bazı insanlar tarafından kişisel hayatlarında ilke haline getirilmeye çok müsaittir.
Mevlana’nın “Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken sen ‘hiç’ ol.” sözü aslında Montaigne’in sözüne karşı argüman oluşturmaz. Sonuçta Montaigne insanlara hiç tevazu göstermemelerini değil, bu işi abartıp budalalığa kaçmamalarını söyler. Fakat bu iki sözün anlamca çatıştığı yer Mevlana’nın öğüdünde insanın kendini “bir hiç” saymaya davet etmesidir. Bu ise Montaigne’in düşüncesiyle çelişmektedir. Mevlana, öğüdünde insanların hep kendilerine özel bir konum tahsis edip kendilerini büyütmesine ve böbürlenmesine karşın kişinin kendini “bir hiç” olarak saymasının en güzeli olacağı kanaatindedir. İnsanın kendini “bir hiç” olarak görmesi, kendini büyük görmesinden katbekat iyidir. Her ne kadar insanın kendini olduğundan küçük görmesi kendisi açısından sakıncalı olsa da insan kendini bildiği ve kendine güvendiği sürece “bir hiç” olması bu dünyanın güzel ve erdemli bir yer olması açısından çok daha makuldür.
Sonuç olarak bu iki düşünce de kendi içlerinde haklılık payı olan ve üzerinde düşünülmeye, kafa yorulmaya değer bakış açıları taşımaktadır. Kanaatimce her şeyin bir hayli abartıldığı ve insanların ufacık bir şeyden göklere çıkartılıp yine ufacık bir şeyden yerden yere vurulabileceği gerçeğinin mevcut olduğu günümüz dünyasında Mevlana’nın öğüdünü dinlemek insanlık için en mantıklısı olacaktır. İnsanlar bunu yaparken kendilerini olduklarından küçük görmemeli, daima içlerindeki potansiyelin farkında olmalıdırlar lakin davranış ve yaşayışlarında “bir hiçmiş” gibi yaşamayı sürdürmelidirler.