Benim olmak istediğim kişi ise Profesör Otto Liedenenbrock çünkü o ünlü bir profösördü. Çok zeki, meraklı, ama aynı zamanda şakacı ve biraz çılgın birisi. Bir günlüğüne onun hayatını yaşamak isterdim: araştırmalar yapmak, bilinmeyen topraklar bulmak, uzun süre mağaralarda dolaşmak ve deniz canavarları görmek.
Profesör Otto Liedenenbrock, Axel ve Profesör Hans ile birlikte dünyanın merkezine indiler. Araştırmacılar uzun süre mağaralarda dolaşıyorlardı, su kaynakları tükenmişti, sonra bir gün su kaynağını buldular. Mağaralardan çıkıp insan boyunu aşan mantarlar ve bilinmeyen bitkiler keşfettiler. Denize yelken açtılar, oraya giderken değişik hayvanlar gördüler, hepsi de dinozorlara, kocaman balıklara ve sürüngenlere benziyorlardı. Canlıları birbirine bağımlı yaşıyorlardı, mesela bir kocaman timsah başka bir ahtapota yem olmuştu.
Profesör Hans, Profesör Otto Liedenenbrock ve Axel yer altından çıktıklarında onların yerinde ben olsaydım televizyona çıkıp herkese ne gördüğüm anlatırdım: “Dinozorların yok olmadığını, onların hala dünyanın merkezinde yaşadıklarını!”.
Jules Verne olmasaydı belki de asla dünyanın merkezini hayal olarak gezemeyecektik, en uzak ve inanılmaz yerleri ziyaret edemeyecektik.
Jules Verne’nin kitabı çok anlamlı çünkü iki yüz yıl önce ifşa edilmeyen ve o zamanlar bilinmeyen şeyler gerçekleşti. Jules Verne sadece güzel bir yazar değildi, o bir bilim adamıydı ve bilimin gelişimi yakından takip etti ve bilimin hareketini anlamaya çalıştı.
(Visited 11 times, 1 visits today)