BİR GENETİK KODDAN MI İBARETİZ?

Kişilik, insanları birbirinden farklı kılan, diğer insanlarla iletişimimizi ve tepkilerimizi kapsayan, çevreden ve genetik yapıdan etkilenen yani bizi “biz” yapan özelliklerimizdir. Anne babalar çoğu zaman çocuklarında gördükleri kişilik özellikleri veya fiziksel özellikler için “annesine çekmiş” veya “armut dibine düşer” gibi yorumlar yapmaktadır. Fakat kişiliğimizin büyük bir kısmını çevremiz mi etkilemektedir genetik yapımız mı? Belirli bir mizaç ve kişilik özellikleriyle mi doğduk yoksa hayatın şekillendirdiği bir heykel çamuru gibi miyiz?

Uzmanlar arasında uzun zamandır “Kişiliğin oluşumunda kalıtım mı yoksa çevre mi daha etkilidir?” tartışması süregelmektedir. Gerek psikologlar gerekse genetik bilimcileri bu konu üzerinde birçok araştırma, deney ve çalışma yapmıştır. Bu çalışmalara göre vücudumuzda değişik genler tarafından kodlanan yüzlerce değişik protein ve hormon görev yapmaktadır. Bu protein ve hormonların yapısı ve miktarı değişik karakterlerin oluşmasına sebep olabilmektedir.

Kalıtımsal mirasların kişilik yapımız üzerindeki etkisi göz önünde bulundurulduğunda sahip olduğumuz gizli güçlerin ve yeteneklerin kaynağını görebiliyoruz. “Annesinin sözel zekasını almış” veya “babasının el becerisi var.” tarzında duyduğumuz birçok cümle aslında asılsız cümleler değildir. Çocukların karakter ve kişilik yapılarını belirleyen birçok kod genlerinde yazmaktadır. Tek yumurta ikizleri, bilindiği gibi tek bir spermin bir yumurtayı döllemesi ve döllenmenin ardından oluşan yumurtanın ikiye bölünüp gelişimini iki ayrı yumurta olarak devam sonucu meydana gelir. Tek yumurta ikizleri fiziksel olarak birbirlerine çok yüksek oranlarda benzediği gibi aynı zamanda kişilik özellikleri de birbirlerine çok benzemektedir. Yapılan bir deneyde birbirlerinden çok küçük yaşlarda ayrılan ve hiç görüşmeyen iki tek yumurta ikizinin hayatları gözlemlenmiştir. Uzun yıllar sonra bir araya getirilen ikizlerin hobilerinden meslek hayatlarındaki tercihlerine kadar birçok noktada benzer şeyleri seçtikleri görülmüştür. Çok farklı çevresel etkenlere maruz kalmalarına rağmen genlerinde sahip oldukları kodlar onlara aynı tercihleri yaptırmıştır. Başka bir araştırmaya göre evlat edinilen ve hiçbir şekilde biyolojik anneleri ile aynı ortamı paylaşmamış olan çocukların ve biyolojik annelerinin kişilik sonuçları karşılaştırıldığında paylaşmış olduğu genler sayesinde birbirlerine çok benzedikleri sonucuna ulaşılmıştır.

İnsanın kişiliğinin gelişiminde okulun, sosyal çevrenin, en önemlisi ailenin, ailenin tutumunun, eğitim ve sosyo-ekonomik durumunun da önemi kanıtlanmıştır. Mesela sevgi dolu bir ailede büyüyen bir çocuğun, sevgisiz ve ilgisiz bir ailede büyüyen bir çocuğa göre daha az sorun yaşadığı veya sorunlarla baş etmede daha dayanıklı olduğu  gözlemlenir. Çocuk birçok şeyi görerek öğrenir. Bu da yaşadığı çevrenin önemini vurgular. Annesinden babasından görerek edindiği davranışlar vardır. Aile içindeki tutumlar genlerden gelen özelliklerin üzerine çıkıp çocuğun huyunu belirleyebilir. Genetik olarak enerjik, sosyal bir çocuk; baskıcı ve otoriter bir ailede bu özelliğini geliştirme şansı bulamayabilir. Veya utangaç bir çocuk, sosyal ve sevgi dolu bir ailede utangaçlığını yenebilir. Lakin gene de çocuğun genetik kodlarının üzerine inşa edilebilen bir çevre faktöründen öteye gidilemiyor gibi geliyor bana. Ev gibi yani… Temeli genetik kodlar oluşturuyor, katları ise çevresel faktörler.

Sonuç olarak karakter oluşumunda birçok etkenin rol oynadığı bilinmektedir. Elbette ki karakter oluşumunda aileden ve okuldan alınan eğitimin, arkadaş çevresinin ve içinde yaşanılan kültürün etkisi karşı çıkılamaz bir gerçektir ama bütün bunlar varolan genetik etkinin çevre tarafından rötuşlanmış halinden başka bir şey değildir.

KAYNAKÇA:

https://blog.uni-koeln.de/saltuerk/2014/07/04/genler-ve-karakter-olusumu/

https://www.uplifers.com/davranislar-genetik-miras-yoluyla-mi-olusuyor/

(Visited 101 times, 1 visits today)