Sabah uyandım. Uyandığımda yine yatağın köşesindeydim, annem ve babam yine yatıyordu. Bir yanlarına gideyim de sevsinler beni. Biraz önce dediklerime pişman oldum çünkü her zamanki gibi beni severken “Ay Kuzum Ay Ay!” diye sesler çıkartıyorlardı. O kadar küçümsemeyin beni! Neyse ki yanlarından kurtuldum. Biraz da şuraya yatayım bari. Derken ding dong gibi bir ses geldi ve yanımdaki adamcağız bir anda kalkıverdi. Biraz dikkatli ol önünde ben varım! Ama galiba beni anlamadı ve kapıya doğru gitti. Şu annem de kalksa keşke, ne güzel bana yaş mama verir. “Miyavvvv!” dedim ona. Hah şimdi kalktı şimdi ona söylemenin zamanı. Hemen mutfağa koştum. Olamaz içerden bir ses geliyor. Bu kesin Emir, ve arkadaşlarıyla oynuyor. Ya bu çocuk neden susmuyor? Hala söyleniyor ben o kadar bağırsam ses tellerim kopar. Neyse bende yaş mamamı yiyeceğim artık. Derken yine annem kötü bir şakayla korkuttu beni. Aman yaklaşma. O büyük dikdörtgen şeyin içinde bir kedi mi var ben mi yanlış görüyorum? Ona miyavladım. Oda galiba miyavladı ama sesini duyamadım. Hem de ne sesle miyavladıysa ağzı açıldı. Bekle şimdi sana gününü göstereceğim derken duvara yapıştım. Arkamda ailem kıkır kıkır gülüyordu. Ne oldu sakarlık yapamaz mıyım? Sonra annem yanıma gelip “Yavrucuğum o ayna yani seni yansıtan bir duvar dedi. O günden sonra bir serüven daha yaşadım ve şu insanların yaptığı, ne işe yaradığını bilmediğim bir eşya yüzünden yine sakarlık yaptım.