BİR ÇOCUĞUN GÖZÜNDEN ATATÜRK’ÜN ANKARA’YA GELİŞİ

Ülkemizde çok fazla işgalci var, halkımız onlarla mücadele etmekten yorulmuş artık. Ben ise daha küçük bir çocuktum haberim mi var bu zorlu mücadeleden?

27 Aralık 1919. O gün hatırladığım tek bir şey vardı. Sabah uyanmıştım, ortalık biraz karışık gibiydi. Tabii kim bu dehşet verici ortamda rahat olabilirdi ki? O sabah küçük kardeşimle mektebe yürüyorduk. Annem de bizimleydi. Zaten nerdeyse ailesinin yarısını kaybetmişti. Bizi kaybetmekten de çok korkuyordu. Masum kadın.

Normal bir okul günüydü, ta ki yolda hayatımda hiç görmediğim bir şey görene kadar. Anneme “Bu nedir?” diye sordum. Annem ise bu bir araba dedi. Ama ben hayatımda hiç araba görmedim ki. Yaşadığım yerde kuraklıktan ağaç görmek bile zor, arabayı nereden göreceğim?

Herkes evlerinden acele ile çıkmış yola gözlerini kırpmadan bakıyordu. O kadar farklı bir ortamdı ki gözümden yaş geldiğini hatırlıyorum. Arabanın kapısı açıldı ama bu saf halimle ben nereden bileyim onun her cephede korkusuzca savaşan Mustafa Kemal Paşa olduğunu.
Ankara’daki herkes dokuz günlük yolculuğundan gelen Mustafa Kemal Paşa’yı onurlandırmaya gelmişti. Mustafa Kemal Paşa neden zahmet edip buraya kadar geldiniz, diye sordu. Ben suskundum çünkü ne diyeceğimi bilemiyordum. Önümde koca korkusuz Mustafa Kemal Paşa duruyorken ben sadece küçük bir kız, ona ne diyebilirdim ki? “Ankara halkı sizi onurlandırmaya geldik Paşa’m.” diye bağırdık hep bir ağızdan. Mustafa Kemal Paşa halkının içinde parlamaya çalışan bir ışık görmüştü. Kalabalığa dönüp gür bir sesle: “Bu ülkeyi düşmanların elinden kurtarmaya hazır mısınız?” dedi ve herkes coşkulu bir şekilde alkışladı. İşte o gün içimizdeki büyük zafer meşalesi yanmıştı.

(Visited 10 times, 1 visits today)