Bir sonbahar akşamı evde otururken giyecek hiçbir şeyimin kalmadığını fark ettim ve zaten evde oturmaktan çok sıkılmış olmam aklıma alışverişi getirdi. Ani bir kararla kalkıp hızlıca hazırlandım ve arabama bindim. Hava bir süredir tahmin edilemez ve kapalı olduğu için alışveriş merkezine varmam normalden uzun sürmüştü. Oraya vardığımda arabayı hemen park edip kendimi binanın içine attım. Bir süre gezinip birkaç parça şey aldıktan sonra yorulduğuma kanaat getirdim ve bir kafeye yöneldim.
Favori kahvemi almış, köşedeki sakin bir masaya doğru ilerliyordum ki ufak tefek, yaşlı ve sevimli bir kadına çarptım. Daha doğrusu o bana çarptı. Çok aceleci görünüyordu,öyle ki bir özür dilemeye bile fırsat bulamamıştım. Tekrar yerime yönelecektim ki kadının üzerinden düşen broşür gözüme çarptı. Renklerinin göz alıcı derecede parlak olmak ilgi çekiciydi. Tam kağıdı elime almış kadına seslenecektim ki gürültülü bir çarpışma ve çığlık duydum. Merakla dışarı baktım ve şok oldum. Henüz çarpıştığım o sevimli kadın ; kafası bana dönük , o boncuk mavisi gözleri tam gözlerimin içine bakarken yerde cansız yatıyordu. O an içimde büyük bir suçluluk hissettim. Ona çarpan adam ise ben yüzünü göremeden gaza basıp gitmişti. Anın ağırlığıyla koltuğuma oturdum ve bir süre boş masayı izledim. Daha sonra bir anda elimdeki broşürü hatırladım ve onu incelemeye başladım. Broşür bir tür zarf gibi kullanılmıştı ve içinde gidiş yönü belli olmayan bir uçak bileti vardı. Biletin üzerinde pek bir bilgi bulamamıştım.
O günün üstünden yaklaşık iki ay geçmişti ve ben de son zamanlarda bir tür uyku problemi yaşamaya başlamıştım. Geceleri kabuslarla uyanıyordum ve gözlerimin önünde ölen kadın aklımdan bir türlü çıkmıyordu. Uçuş tarihine son üç gün kalmıştı ve nedense o uçuşa katılmam gerektiğini hissediyordum. En sonunda o gün geldi çattı. Bense çoktan valizimi hazırlamış hava alanında bekliyordum. Saat geldi ve ben koltuğuma yerleştim. Uçağın hemen hemen üçte biri boştu. Uçak hızlandı,hızlandı,hızlandı ve en sonunda yerden yükseldi. Rutin kontroller ve anlatımlar tamamlandıktan sonra kulaklıklarımı taktım ve biraz kestirmeyi denedim. Gözlerimi açtığımda henüz sadece on beş dakika olduğunu gördüm. Derken uçağın önlerinden sesler yükselmeye başladı ve tam ben merakla olanları anlamaya çalışırken bir anda telefonum çaldı. Arayan yakın bir arkadaşımdı ve aniden ona haber vermeyi unuttuğum aklıma geldi. Tam telefonu cevaplayacaktım ki önden koşarak gelen kadın bağırdı: “Sakın o telefonu açma!” Kadını gördüğüm an telefonu elimden düşürdüm ve kabin görevlilerinin kadını tutarak özür dilemeleri gittikçe daha çok bulanıklaşıyordu ve sonrası karanlıktı.
Uyandığımda neler olduğunu hatırlamam uzun sürmedi. Gördüğüm kadın gözlerimin içine baka baka öldüğünü sandığım o sevimli kadından başkası değildi. Çok değil birkaç dakika sonra bir hemşire ve doktor odaya girdi. Onlara anında neler olduğunu sordum. Aslında kadından haberlerinin olmasını beklemiyordum fakat yine de şansımı denemek istemiştim. Doktorun söyledikleri beni daha da çok şaşırttı. Bana o kadının hastanelerindeki akıl hastalarından biri olduğunu, bir süredir beni takip ettiğini çünkü beni kendisine çok yakın gördüğü biri sandığını söyledi. Meğerse o hiç ölmemişti ve yaklaşık altı aydır beni takip ediyordu. Doktorları ona iyi geldiğini ve bana da bir zararı olmadığını düşünmüşlerdi fakat uçaktaki krizden sonra artık buna bir son vermek gerektiğini düşünmüşlerdi. Sonrasında olaylar hiç beklediğim gibi ilerlemedi ve kendimi kadını her ay hastanede ziyaret ederken buldum. Yine de olanlardan biraz pişmanım, tanımadığım insanlara bağlanmak veya sonucu hakkında fikrim olmayan bir şeye karışmamaya çok dikkat edeceğim.