Bir Bulutun Hayali

Sabahın erken saatleriydi. Küçük çocuk, odasının camından gökyüzüne bakıyordu. Gökyüzünde süzülen bembeyaz bulutlar ona başka bir dünyanın kapısını aralıyor gibiydi. Dışarıdaki sessizlik, bulutların ahenkli dansıyla birleşmiş, çocuğun hayal gücünü harekete geçirmişti. Onlara bakarken bir düşünce zihnini sardı: “Acaba bulut olmak nasıl bir şeydir?” Hafif bir gülümsemeyle kendi kendine fısıldadı:
“Eğer bir bulut olsaydım…”

O anda kendini gökyüzünde buldu. Hafifti, özgürdü. Rüzgâr onu nazikçe sürüklüyor, gökyüzünün sonsuz maviliğiyle dans ediyordu. Aşağıda kalan dünya, bir harita gibi ayaklarının altındaydı. Şehirlerin gürültüsü, dağların sessizliği ve denizlerin enginliği… Her biri bulutun yolculuğunda yeni hikâyeler anlatıyordu. Dağların zirvelerine dokundu, ıssız vadilerin üzerinden geçti, geniş ovaları gördü. Yolculuğu sırasında insanların farklı halleri dikkatini çekti. Bazıları başlarını kaldırıp hayranlıkla ona bakarken, diğerleri başlarını eğmiş, düşüncelerine dalmıştı. Kimileri mutlulukla gülüyor, kimileri ise derin bir hüzün taşıyordu. Bulut, insanların hislerini anlamaya çalışırken, bir süre sonra kurak bir köyün üzerine geldi. Aşağıda insanların umutsuz olduğunu fark etti. Toprak çatlamış, ekinler susuzluktan kurumuştu. Çocuklar yorgun, yaşlılar endişeliydi. Bulut bu manzarayı görünce bir şeyler yapma isteğiyle doldu. İçinde bir arzu yükseldi:
“Keşke yağmur olabilsem ve onlara yardım edebilsem.” Ve dileği gerçek oldu. Bir anda ağırlaştı ve yağmura dönüştü. Damlaları toprağa düştüğünde, kurumuş köklerin suyu nasıl emdiğini hissetti. İnsanlar gökyüzüne bakıp ellerini şükürle kaldırdı. Çocuklar neşeyle yağmurun altında dans ediyordu. O anda, bulut olmanın ne kadar değerli olduğunu anladı. Yağmur, sadece toprak için değil, insanlar için de umut taşıyordu. Ancak mutluluğu uzun sürmedi. Rüzgâr onu başka diyarlara sürükledi. Şimdi büyük bir şehrin üzerindeydi. Gökyüzü gri, insanlar telaşlıydı. Yollar kalabalıktı, korna sesleri yükseliyordu. Kimse bulutlara bakmıyordu. Binaların gölgesinde kaybolan kalabalık, yalnızca kendi işine odaklanmıştı. Bulut bir an için hüzünlendi. “Eğer bir bulut olmasaydım,” diye düşündü, “beni fark ederler miydi?”

Ancak o an aklına bir fikir geldi. Kendini toparladı ve şehrin üzerine aniden bir sağanak yağmur bıraktı. İnsanlar telaşla koşturmayı bırakıp gökyüzüne baktı. Şemsiyelerini açanlar, yağmurdan kaçmaya çalışanlar ve çocuklar hepsi bir anda gökyüzüne baktılar. Çocuklar sokakta kahkahalarla oynamaya başlamıştı. Yağmur, herkesi bir anlığına da olsa durdurmuştu. Bulut, insanların anı yaşadığını gördüğünde içi huzurla doldu. “Gökyüzünde süzülmek güzel,” diye düşündü, “ama hayata dokunmak çok daha anlamlı.” Ve rüzgâr onu yeni diyarlara taşırken, ardında bir gülümseme bıraktı.

(Visited 6.996 times, 1 visits today)