Eğer bir bulut olsaydım gökyüzünde özgürce süzülür, kendimi hafif ve rahat hissederdim. Dünyayı başka bir gözle izlerdim; bazen okyanusun üzerinde, bazen dağların tepesinde, bazen de rüzgârla dans ederken… İnsanlar beni çoğu zaman fark etmezdi ama ben onları her an izlerdim. Küçük çocukların gözlerindeki mutluluk, sevdiklerinin elini tutan yaşlı insanların gülümsemesi… İşte, insan hayatının en saf anlarına tanıklık ederdim.
Bazen yağmur olurdum. Sıkıntılı günlerde, yere düşmek ve toprağı canlandırmak isterdim. Yağmur damlalarım bazen bir hüznü, bazen de mutluluğu temsil ederdi. Belki bir çiftçinin bereket duasına, belki de bir çocuğun yağmur altında koşarken hissettiği neşeye dönüşürdüm. Bir bulut olmak, özgür olmak demekti. Gökyüzünün sonsuzluğunda, dilediğim her yere gitmek… Ancak bir yandan da yalnız olmak demekti. Her an değişen şeklimle hiç kimseye ait olamamak ve bazen kaybolmuş gibi hissetmek. Tam o anda, rüzgâr beni alır ve yeni bir yöne doğru sürüklerdi. Eğer bir bulut olsaydım her şeyin geçici olduğunu, hayatın sürekli değişim içinde olduğunu anlardım. En huzurlu anlarımda tek başıma süzülürdüm. Bir bulut olmak; yalnızlığı ve özgürlüğü bir arada taşımaktı. Ama bazen de aşağıdaki insanların bana gülümseyerek baktığını görmek, içimi ısıtırdı. Gökyüzünde savrulmak, her gün farklı manzaralar görmek hoşuma giderdi.
Bazen yağmur olur, toprağa düşerdim; bazen de güneşin ışıklarıyla parlayarak gökyüzüne huzur katardım. Her an değişir ama her zaman var olurdum. Çünkü bir bulut olmak, özgürlüğün ve değişimin en saf halini yaşamak demekti. Eğer bir bulut olsaydım, böyle bir hayatım olurdu.