Eğer bir bulut olsaydım, gökyüzünde özgürce süzülür, dünyayı geride bırakırdım. Belki bir dağın zirvesinde konaklar kendimi herkesten üstün görürdüm. Ama ne yazık ki bulut değil aksine hayatta hiç bir gayesi olmayan bir insandım. Hayatım, her sabah 07.00’da çalan monoton sesle kalkıp vazifelerimi yerine getirmekten ibaretti. İş yerinde de işler benim için pek yolunda gitmiyordu. İstediğim terfiyi alamamış, dolayısıyla borçlarımı kapatacak olan o paraya erişememiştim daha doğrusu çok daha geç erişecektim. Bu zamanlar da hayatla benim aramızdaki mücadelenin tavan yapacağı zamanlar olacaktı. Peki ya neyi yanlış yapmıştım? Neden girdiğim hiç bir sosyal çevrede o “gözde adam” ben olamamıştım. İşimdeki en çalışkan olmama rağmen yıllardır aynı mevkide sıkışıp kalmıştım. Her şeye rağmen bu kadar ezilmek, adil miydi?
Belki de ben bir bulut olmadığımı yeterince iyi idrak edememiştim. Belki de hala kendimi bir bulut sanıyor, en verimsiz çalışanlardan biri olmama rağmen kendimi en çalışkan olarak görüyordum. Sosyal hayatta kendimi çok aktif görüyordum, bu yaşıma rağmen hala hayatımı paylaşacak kişiyi bulamamayı ise “Henüz doğru kişiyle tanışmadın, üzülme sorun sende değil.” diyerek geçiştiriyor ve o çok aktif olduğum sosyal çevreme yani odamdaki 24″ monitöre geri dönüyordum. Adeta hayat benim üstüme gelmiyor, ben hayatı üzerime itekliyordum. Bu boşlukta sıkışıp kalmıştım. Çıkamıyordum.
Belki de hayata karşı verdiğim bu mücadelede kendimi sürekli mağdur olarak görmekten vazgeçmeliydim. Kendimi bir bulut gibi özgür hissetmek istiyordum, ama bunun için önce üzerimdeki ağırlıkları bırakmam gerektiğini fark edemiyordum. Ve en sonunda o farkındalığa ulaşıp hayatımda belli başlı bazı şeyleri değiştirmeye karar verdiğimde ise yine bazı taşlar yerine oturmuyordu. Hayatın zor olduğunu, herkesin bir şekilde mücadele ettiğini söyleyerek rahatlamaya çalışıyordum. Ama geceleri yatağa uzandığımda gerçekler kafama dank ediyordu. Neden hiçbir şeyi değiştiremiyordum? Neden hep bekliyordum? Belki de gerçekten korkuyordum. Başarısız olmaktan, reddedilmekten, yanlış adımlar atmaktan korkuyordum. Değişimi istesem bile harekete geçemiyordum. Sorunu kendimde bulamıyordum.
Sonra yine o monoton, sıradan sabahlardan birinde güneş gözüme gözüme vuruyordu. Perdeyi kapatmam için camı kapatacağım sırada bir şey fark ettim. Bulutlar sadece rüzgarın peşinden gider, iradeleri yoktur. Sanırım en sonunda hatayı bulmuştum. Kendimi bir bulutla özdeşleştirmek yaptığım en büyük hataydı. O, rüzgarın estiği yöne giden bir gaz topluluğundan ibaretken ben ise bir insandım. Hatalar yapabilir, bazen düşebilirdim. Ama kalkmasını bilmeliydim. Kendimi kapatamazdım.
Belki değişim zordur, belki bugünden yarına hiçbir şey düzelmeyecek ama eminim ki 1 ay sonra bir şeyler yoluna girecekti. Kalktım, ilk adımı attım. Küçük bir şeydi belki; sadece dışarı çıkıp bir kahve içmek. Ama benim için bir başlangıçtı.