Hava aydınlıktı ve ilkbaharın gelişiyle her yer rengarenk çiçeklerle doluydu. Çiçek toplamak için dışarı çıktım. Saat sabah 6 olmasına rağmen güneş çoktan doğmuştu. Biraz çiçek topladıktan sonra eve dönüp kahvaltımı yaptım. Okul çantamı aldım ve okula doğru yürümeye başladım. Neredeyse çiçeklerin hepsi yeni açtığı için kokuları taptazeydi. Kuş cıvıltıları ve harika çiçek kokularıyla beraber okula vardım. Beni kapının önünde bekleyen en yakın arkadaşım Chloe karşıladı. “Sooha nerede kaldın? Yolda başına bir şey geldi sandım.” dedi. “Sana da günaydın, sadece çiçek topluyordum Chloe, merak edecek bir şey yok.” dedim ve çiçeklerden bir tanesini alıp saçına taktım. “Hadi gel benimle birazdan ders başlayacak.” diye devam ettim. Sınıfa girip yerime oturdum. Öğretmen geldi. “Evet çocuklar size bir duyurum var.” Herkes heyecanla duyuruyu bekliyordu. Ben ise ödev kitabımı aramakla meşguldüm. “Sınıfımıza yeni bir öğrenci katıldı. Bundan sonra bizimle birlikte olacak. Girebilirsin Evan.” Evan? Böyle bir ödevimiz mi vardı?! Kafamı kaldırdım. Öğretmenin yanında biri duruyordu. Bana jeton sonradan düştü. Evan ödev değil yeni gelen çocuğun ismiydi. Anlık şokla hareket edemedim. ” İşte Sooha’nın yanı boş oraya oturabilirsin.” dedi öğretmen. Ben daha neler olduğunu kavrayamadan çocuk yanıma oturdu ve ders başladı. Öğretmen ödevleri kontrol etti, çözümlerini yaptı ve ders bitti. Hava almak için dışarı çıktım. Bahçedeki banka oturdum ve gökyüzünü izlemeye başladım. “Eğer bir bulut olsaydım tüm çiçekleri görebilirdim.” dedim. “Burası zaten çiçek dolu, niye daha fazlasını görmek istiyorsun ki?” İrkildim ve başımı yana çevirdim. Bu sınıfa yeni gelen çocuk Evan’dı. “Seni korkuttuysam özür dilerim. Ben Evan. Sen Sooha’sın değil mi?” Kelimeler ağızımdan zor çıktı. “Evet ben Sooha. Tanıştığımıza memnun oldum.” Bozuntuya vermeden gökyüzünü izlemeye devam etmeye çalıştım. Neyse ki ders zili çaldı. “Ah ders sili çaldı şimdi derse gitmemiz gerek.” dedim ve kalktım. O da benimle birlikte kalkarak derse gittik.
Devam edecek…