Bir asra sığan şanlı tarihin nişanesi Cumhuriyet… Ata’mın emaneti, özgürlüğün timsali ve aydınlığa çıkan yolun anahtarı Cumhuriyet… Güzel bir hayatın gerekçesi Cumhuriyet… Ata’mın uygun gördüğü güzel yönetim şekli Cumhuriyet… Üzerinden yüz yıl geçen Türkiye’yi Türkiye yapan Cumhuriyet… Uğruna savaşan Atatürk ve silah arkadaşlarının kan döktüğü Cumhuriyet…
“Benim naçiz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır.” demiş Ata’m. Ve dediği gibi oluyor koskocaman bir asır geçti. Ama hala dediğinden başka bir şey olmadı. Ne savaş, ne darbe hiç bir şey Cumhuriyet’i alamadı ve alamayacakta. Bu yüzyılın içinde Cumhuriyet’i istemeyenler oldu olmaya da devam edecek. Ama hepsi istese de istemese de Cumhuriyet devam edecek.
Başka bir zamanda da “Bir ulusun asker ordusu ne kadar güçlü olursa olsun, kazandığı zafer ne kadar yüce olursa olsun, bir ulus ilim ordusuna sahip değilse, savaş meydanlarında kazanılmış zaferlerin sonu olacaktır. Bu nedenle bir an önce büyük, mükemmel bir ilim ordusuna sahip olma zorunluluğu vardır.” demiş Ata’m. Bu sözde Cumhuriyet’in önemini gösterir. Çünkü eski zamanlarda Cumhuriyet’in olmadığı çoğu yerde yaşanan ilim engellemeleri vardı. Biraz bakarsanız Cumhuriyet ülkelerinde bilimin önüne Cumhuriyet’in olmadığı yerlere kıyasla önüne geçilme oranının çok daha az olduğu görülür.
Cumhuriyet çağdaş bir yönetim şeklidir. Atamız bu yönetim seklinin öneminin farkındaydı. Cumhuriyet bir ülkenin özgürlüğünün ilk adımıdır ve yetişen yeni nesiller de özgür yetişir cumhuriyet altında. Atatürk yeni nesillerin vicdanı ve fikri hur olmasının öneminin farkındaydı ve ilk adım olarak cumhuriyeti ilan etmiştir.
100. Yıla özel Ata’mızın Cumhuriyet Bayram’ı Kutlaması açılış konuşmasında söylediği bu değerli cümleye yer vererek bitirmek istiyorum. “Ben, manevî miras olarak hiçbir ayet, hiçbir doğma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevî mirasım ilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında belki gayelere tamamen erişemediğimizi, fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevî mirasçılarım olurlar.”