İnsanlar sosyal varlıklar olduğu gibi birbirlerinden kolayca etkilenebilirler. Bunca yıl insanlar birbirlerinden etkilenerek hayatlarını sürdürmüştür. Bu durumun olumlu tarafları olduğu kadar olumsuzlukları vardır.
Etkilenmek, dozunda güzeldir. Fakat o doz aşılmaya başlandığında takıntı boyutuna gelebilir. Örneğin çok beğendiğiniz bir ünlüden etkilenip onun okuduğu bölümleri okumak dozundayken, onun gibi olmaya çalışıp davranışlarınızı, düşüncelerinizi değiştirmek dozunun aşırıya kaçtığını gösterir.
Siz, sizsiniz. Sizden başkası siz değil. O vücudu, ruhu, kalbi sadece siz taşıyorsunuz. Her bireyin kendi düşüncesi, kendi zevkleri var. Eğer sizler başkası sırf sizden daha başarılı, güzel, yakışıklı, nazik vb. ise kendi benliğinizden vazgeçip onlar gibi olmaya çalışırsanız işte o zaman kendinize yaptığınız en büyük haksızlık bu olur. Acılar çekiyorsunuz, bir başkası sizin için yaş dökmüyor, kendiniz döküyorsunuz. Mutlu oluyorsunuz, bir başkası sizin için gülmüyor, kendiniz gülüyorsunuz.
Başkaları olmaya çalışırken binbir ton maske takıyoruz. Tatlı yemek istiyor canınız ama olmak istediğiniz kişi çok zayıf ve asla kalorili yiyecekler yemediği için o dondurmadan vazgeçiyorsunuz. Ben dondurma yemem maskesi takıyorsunuz. Oysaki Mevlana’nın bir sözü var: “Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol.” Bir nevi cam gibi şeffaf olmamızı destekliyor bu söz. Peki kaç kişi hayatında ince bir cam parçası kadar şeffaftır ki?
Bırakın insanlar sizin gibi olmaya çalışsın. Sizler onlar gibi değil. Gittiğiniz yollardan bir başkası için vazgeçmeyin. Emin olun hayatınızdaki en büyük zulmü yaşatırsınız kendinize. Bir uçurumda kendinizden eser kalmayan parçalarınızı atarken bulursunuz. Maskeler yüzünüze yapışır, onlarla yaşamak zorunda kalırsınız. Daha sonra o maske sizi kendisine mahkum eder. Siz o maskenin en büyük mahkumu olursunuz. Sırf bir başkası olayım diye ruhunuzdan kaçıyorsunuz ruhunuz ise sizi kovalıyor, saklambaç oynuyorsunuz adeta…Ancak ruhumuzun bize ihtiyacı var; onu sulamalı, ona iyi bakmalıyız. Eğer onu küstürürsek zaten bir başkası olmuşuzdur.
Maskeler ile donatıldığımızda çevremizdekiler bizi biz olduğumuz için sevmez. Karşılarında sizden farklı bambaşka kişi vardır. En sevdiğiniz renk, en sevdiğiniz hayvan, en sevdiğiniz yemek bile bilinmez. Onlar sizin sahte yüzünüzü sever. Kafanızda şeytanlar oluşur bir ses haydi gene rol yap derken bir ses kendin gibi ol der, peki biz bu araftan hangisini seçersek daha az zarar alırız?
Aslında herkes profesyonel bir oyuncudur hayatında. Ağlar, 5 dk sonra güler. Acısını kendi içine atar. Kendi içine attıkça koca bir yanardağ oluşur. Kimse sırtında kamburluk yapmış bu yükü taşıyamaz. Hiçbir maske bile bir zaman sonra taşıyamaz. İşte yıkım o zaman başlar, beyninin içinde büyük bir zelzele…İçine attığı her dert bir bina gibi yıkılır ve enkazın altında kalır.
Maskeler, oyunlar olmadan kendinizi yaşatın. Başkasından etkilenmek çok güzel bir olaydır, bizleri mutlu eder. Etkilenmek ve taklit etmek arasında bir asır ruh mesafemiz var. Siz siz olun, bir başkası değil.