Bilmem Kaçıncı Gün

             Herkes her gün farklı bir güne uyanır. Ama ben gerçekten farklı günlere uyanıyorum. Kendimi size tanıtmak isterdim ama maalesef ki kim olduğumu hatırlamıyorum tek bildiğim uyandığımda farklı yerler ve zamanlarda gözümü açtığım. Bulduğum bir kitap ve kalem ile her günümü yazıyorum ki önceki yaşadıklarımı hatırlayabileyim .Artık zamanlar ve yerlerin değişmesini farklı bulmuyorum, bu duruma alıştım. Bu gün de bilmem kaçıncı gündeyim ve dışarıya bakacak olursam geçmiş dönemlerin İngiltere’ sindeyim. Karnım acıkmıştı yaklaşık üç gündür doğru düzgün bir şeyler yememiştim. Bir şeyler bulmak için sokağı gezdim. Etraf baya sessizdi, sadece sabah erkenden açılmış ve yeni yeni ekmek yapmaya başlayan fırınlar vardı. Onlardan biraz ekmek istedim ve yoluma devam ettim.

            Bir anda yanıma yaşlı adam yaklaştı. Saçımı çekerek kafamı ön tarafa doğru çekti ve enseme baktı. Adamı ittirmeye çalıştım, yaşına göre çok güçlüydü. Yavaşça elini ensemde gezdirdi, ensemde ufak bir yanma hissetim. Aniden adam beni bıraktı. Şaşkınlıktan ve korkudan kas katı kesildim. Ben çaresizce adamın kaçmasını izlerken yavaş yavaş ortalık kalabalıklaşmaya başladı. Ensem daha da çok yanıyordu, elimle enseme dokundum. Sanki ensem soyulmuş gibiydi. Karşımdaki kıyafet dükkanının camından enseme baktım, kızarmıştı ve kan akıyordu. Adam bana bunu nasıl ve neden yapmıştı, anlayamadım. Benim bu halimi gören fırında çalışan çırak hemen bir havlu ile koşarak geldi. Hemen hemen benim yaşlarımda, uzun boylu, siyah saçlı, temiz yüzlü, iyi giyimli biriydi. Sabahın telaşında ekmek yaparken üstüne un bulaşmıştı. Hemen havluyu enseme doğru bastırdı ve bu olayın nasıl olduğunu gördüğünü söyledi. Beni kolumdan tutup fırının önüne doğru götürdü. ‘Beni burada bekle’ dedi ve içeriye girdi. Bana bir çörek ve çay getirdi. Yaşlı adamı tanıdığını ve ensemi neden yara yaptığını anlattı. Bu çocuk da eskiden ben gibi uyandığında farklı farklı yerlerde gözünü açıyormuş. Ama birden yaşlı adam gelmiş ve çocuğun ensesine bir yara açmış. O günden beri çocuk en son uyandığı yerden bir daha ayrılamamış. Bir anda içime bir hüzün düştü. Bir daha asla evimi bulamayacağımı düşündüm. Artık tüm umudumu kaybetmiştim. Çocukla biraz daha konuştuktan sonra uyumak için kendime bir yer buldum. Uyumadan önce her zaman ki gibi yazdığım kitabımı açtım ve “Kitabın 120. sayfasına geldiğimde el yazısıyla yazılmış bir cep telefonu numarası gördüm. Bu benim yazım değildi ve farklı bir kalemle yazılmıştı. Büyük bir merak içinde etraf karanlık ve ıssızken bir telefon kulübesi aradım. Çok eski bir telefon kulübesi buldum ve içine girdim. hemen numarayı tuşladım. Telefonu çok tanıdık bir ses açmıştı. Bir anda ağlamaya başlamıştım, çünkü uzun zaman sonra ilk defa annemin sesini duymuştum. Bana iyi misin diye sormuştu. Ama garipsemiştim. Neden nerede olduğumu sormamıştı da sanki nerede olduğumu biliyormuş gibi sakince nasıl olduğumu sormuştu?

            Her yer beyazlaşmaya başlamıştı. Bağırmaya başladım. Gözümde bir ağırlık hissettim ve karşımda benim için ağlamaktan gözleri kızarmış olan annemi gördüm. Yanımda ötüp duran makineler vardı. Sanırım hastanedeydim, bir kaç hemşire annem ile konuşuyorlardı.  Bir anda yaşadığım her şey gözümde canlanmıştı. Bir trafik kazası geçirmiştim, çok ağır yaralanmıştım. Yine ensemde bir yanma hissettim anneme sorduğumda ensemin de çizildiğini söyledi. Bu olaylardan sonra yaklaşık bir yıl geçti ve artık evime geri döndüm. Hayatıma kaldığı yerden devam ediyorum ama gördüğüm rüyaları asla unutmayacağım.

 

(Visited 17 times, 1 visits today)