Türkiye’de her çocuk yedi yaşındayken ilkokula başlamak ve on iki yıllık bir süre zarfında eğitimini tamamlamak zorunda. Daha sonrasında ise güya isteğe bağlı olarak ortalama dört yıl üniversite okuyarak mezun olabilir ve yeterince şanslı ise kendine bir iş bile bulabilir. Ne kadar da güzel bir sistem!
Tabii ki öğrenmek kadar güzel bir şey yok. Üstünde yaşadığımız dünyayı, onun kurallarını, yaşadığımız coğrafyayı, konuştuğumuz dili, atalarımızın tarihini bilmemek elbette kabul edilemez. Eğer öğrenmeyi ve gelişmeyi reddedersek geçmişte, ülkeler arasında, haftalarca at üzerinde yolculuk yapan insanlardan, eğer onlar da gelişmeyi reddetselerdi günün hangi biriminde olduğunu bilmek için toprağa çubuk saplayan insanlardan ve eğer onlar da gelişimi reddetselerdi ateş, ısı, sayesinde etteki bakterileri öldüremeden yiyen ve zehirlenerek ölen insanlardan hiçbir farkımız kalmazdı. Olaya şuradan bakalım; ilk insanların ateşi bulmalarıyla tekerleği icat etmeleri arasında milyon yıldan fazla vakit var. Ardından matbaanın icadı sadece bin yıl aldı. Ardından yüz yıl kadar bir süre sonra teleskop icat edildi. Sonraki yüzyıllarda gemiden otomobile, otomobilden uçaklara, uçaklardan uzay roketlerine geçiş yaptık. Ve bunlardan sonra da kendi DNA’mızı çözmek sadece yirmi yılımızı aldı. Şimdi ise bilimsel gelişmeler arasındaki vakti aylarla ölçüyoruz.
İlerleyen yıllarda en gelişmiş bilgisayarların abaküsten farkı, son model arabaların oyuncak arabadan farkı, en yeni ameliyat tekniklerinin ise barbarlıktan bir farkı kalmayacak! Demem odur ki insanoğlunu bilime, yeniliğe ve yaratıcılığa ihtiyacı var. Bir ülkede fabrikada aynı işi yapan bin kişi yerine fabrika için yeni ürünler üreten biri, fabrikanın pazarlama tekniklerini geliştiren biri daha yararlı olurdu bu fabrikanın geleceği için. Biz bu işleri yapan insanları nereden bulabiliriz?
Eğitim sistemimizde çocuklar üniversiteye kadar öğrendikleri şeyleri kontrol edemiyorlar. Tabii ki bazı şeyler genel bilgi ve kültür olarak öğrenilmeli ama çocuklar bunların dışındaki öğretileri bile şekillendiremiyor. Aradaki en bariz örnek olan sanat ve spor üzerinden gidebiliriz. Her ne kadar insanların yıllar boyunca bilim üzerindeki gelişmesi çok bariz olsa da bu gelişmeye sanat ve spor tarihi üzerinde de rastlayabiliriz. Ve bir çocuğun bunlara ilgisi varken sadece bilim öğrenmesi ve sürekli olarak bu kariyer yoluna itilmesi kesinlikle doğru değil ve o çocuk içinde gelecekteki yaşamını ve mutluluğunu sömürebilecek bir aksiyon aslında.
Diyelim ki bu çok lafını ettiğimiz çocuğa fen bilimleri yanında gerçekten ilgi duyduğu şeyleri de öğrenmesinde katkıda bulunursak ve ileride gideceği rotanın onun istediği rota olmasını sağlayabilirsek bu çocuğu çalışkan bir köle olmaktan çıkararak dünya için yaratıcı bir zekâya dönüştürebiliriz. İşte o zaman daha mutlu bireyler, daha verimli ve özgün ürünler, eşi olmayan fikirlere hem bilim adına hem sanat adına hem de spor adına ulaşabiliriz. Ve üstüne üstlük dünyamızı da her açıdan oldukça hızlı bir şekilde ve tahmin bile edemeyebileceğimiz yerlere ulaştırabiliriz.